Bu hafta sonu İstanbul’da birçok gayrimenkul danışmanı ile konuşma imkânım oldu. Bu vesileyle İstanbul Anadolu yakasında birçok bölgeyi gezdim. Gittiğim her bölgede, her yerin inşaat şantiyesine döndüğünü, birçok yeni bina yapıldığını, bunun yanında çok büyük projelerin de olduğunu gözlemledim. Bu bende, ülkenin lokomotifi diye adlandırdığımız inşaat sektörü ile ilgili bu araştırma makalemi yazmama sebep oldu.
Konutta, belediyelerin verdiği yapı kullanma izin belgesi kapsamındaki daire sayısı arzı gösterir, ilk satışlar ise talebi. Dolayısıyla arz ve talep arasındaki fark da bize stoku verir. TÜİK’in açıkladığı verilere göre; Bu tabloyu daha güncele getirmemizde mümkündür. Aylar itibarı ile son üç yılın durumuna bakacak olursak: Bu şekilde hesaplanan konut stokunun son dört yılda 670.853 bin adet arttığını da söyleyebiliriz. Konut arz ve talebinin bire bir çakışması beklenemez. Ancak yine de bu fark stokun nasıl geliştiği konusunda en doğruya yakın düzeyi gösteren bir veri niteliğindedir. Konut satışına ilişkin veriler ancak son dört yıl itibariyle tüm Türkiye için mevcut. Dolayısıyla 2013’e kadarki dönem için herhangi bir karşılaştırma yapmak ve stok hesaplamak mümkün değildir. Bu yüzden toplam stok bilinmiyor. 2015 yılından sonra konut stoku hızı yavaşlamakla birlikte, yeni inşaatlardaki yüzde 10’luk artış, gelecekte daha çok konutun arz edilmesi demektir. Talep o ölçüde artmadığında, stok daha da büyüyecek ve sorunlar ağırlaşacak demektir.
Konu
Satış türü
Yıl
Satış
Verilen iskân
Satılamayan
Konut Satış Sayıları
1. (İlk Satış)
2013
529.129
814.033
284.904
2014
541.554
825.590
284.036
2015
598.667
640.130
41.463
2016
631.686
692.136
60.450
2.301.036
2.971.889
670.853
2. (İkinci El Satış)
2013
628.061
2014
623.827
2015
690.653
2016
709.767
2.652.308
Son Dört yıllık Toplam satış
4.953.344
Ortalama Yıllık Satış
1.238.336
Ocak 2015- 2016-2017 yılları Karşılaştırmalı Konut Satış Durumu
Konut Satış Sayıları
1. (İpotekli Satış) ve 1. (İlk Satış)
2015
14.175
2016
11.835
2017
15.934
1. (İpotekli Satış) ve 2. (İkinci El Satış)
2015
19.003
2016
14.749
2017
20.059
98. (Diğer Satış) ve 1. (İlk Satış)
2015
23.796
2016
28.242
2017
28.301
98. (Diğer Satış) ve 2. (İkinci El Satış)
2015
29.193
2016
29.730
2017
31.095
Ülkemizde, konut satışlarındaki reel talebin birçok sebebi olduğu söylenebilir, ama en belirgin olanlarını sayacak olursak; Britanya merkezli küresel gayrimenkul şirketi Knight Frank’ın her dört ayda bir yayınladığı küresel konut fiyat artışı raporunda, Türkiye yıllık bazda yüzde 13,9’luk artışla zirvedeki yerini ‘korudu’. Knight Frank’ın raporunda, Türkiye ve İsveç’in ilk iki sırayı koruduğu belirtilirken, geçen çeyreğe göre Türkiye’nin konut fiyat artışının yüzde 19’dan yüzde 14’e; İsveç’teki fiyatların ise yüzde 13’ten yüzde 9’a düştüğü ifade ediliyor.
Dünya inşaat pazarının %90’ından fazlasına hâkim olduğu düşünülen, toplam 250 firmanın içerisine en fazla firma sayısıyla ikinci sırada girmeyi başaran ülkemiz, son beş yıldır “Dünyanın En Büyük Uluslararası Yükleniciler” listesinde Çin’den sonra ikinci sırada yer almıştır. Ülkemizin üç kıtanın (Avrupa, Asya, Afrika) kavşağındaki benzersiz konumu, rekabet becerisi, müşteri memnuniyeti, nitelikli insan gücü ve risk alma kapasitesi Türk Müteahhitlerini bu başarıda öne çıkaran özelliklerdir. Mevcut hükümetimizin bu sektöre destekleri ve sektörde son yıllarda gelinen parlak nokta, ülkemize bu alanda tarihi bir fırsat sunmaktadır. Bu itibarla, ülkemizin konut alanında birikimi olan TOKİ (Toplu Konut İdaresi) tarafından gerçekleştirilecek yurt dışı açılımları sayesinde, inşaat taahhüt firmalarımıza yeni alanlar açmak mümkündür. TOKİ’nin, ülkemizin tarihsel, siyasal ve ekonomik ilişkilerinin bulunduğu ve kaynak ihtiyacı olmayan belirli ülkelerde (Cezayir, Suudi Arabistan, Irak, İran, Katar, Türki Cumhuriyetler vb.) hükümetler arası anlaşmalar vasıtasıyla atacağı adımlarla, birkaç yılda hedeflenen ihracat hasılatının yakalanması mümkündür. Bugün birçok KOBİ, inşaatla alakalı işlerde çalışıyor. İnşaat sektöründeki büyüme, inşaat sektörünün yan sektörlerinin yanı sıra, halıdan ev tekstiline kadar doğrudan veya dolaylı 250 – 300 iş kolunu ilgilendiriyor ve milyonlarca ek istihdam yaratılmasına neden oluyor. Bu durum ekonomimiz için kısa vadede önemli olabilir, fakat bana göre; gitmemiz gereken yer burası olmamalıdır.
İnşaat bizim gibi göçlere açık, genç nüfuslu ve kentsel dönüşüm ihtiyacı olan bir toplumda bir ihtiyaç, bunda tereddüt yok. Sorun, inşaatı esas sektör olarak seçip, büyümeyi buna dayandırmaktır. İnşaat ekonomiyi canlı tutar, ama gelişmesine, kalkınmasına, ar-ge ve yeni teknolojilerin keşfedilmesine imkân vermez. Konuta talep hala oldukça yüksek bir düzeyde görünüyor. Bunun bir sebebinin; paranın değerini korumak için yapıldığını unutmamak gerekir. Bunun sonsuza kadar sürmesi mümkün değildir. Bugün konutta yaşanan şaşırtıcı talebe karşın, inşaata dayalı büyüme modelinin doğru olmadığı kanaatindeyim. İnşaat ve emlak faaliyetinin koşulsuz bir biçimde desteklenmesine dayanan büyüme modelinin ne tür sorunları beraberinde getirdiğini gösteren çok sayıda akademik araştırma mevcuttur. Tıpkı aynı politikayı izlemiş olan ve 1997’de krize giren Uzakdoğu ülkeleri gibi, yakın dönemde krize giren ABD, İspanya ve İngiltere gibi. İnşaat sektöründeki ve emlak fiyatlarındaki kontrolsüz büyümenin; yüksek enflasyon, düşük gelir gruplarının konut satın alabilirlik ve kiralaya bilirlik gücünün azalması, üretken sektörlerden sermaye kaçışı ve yeni yatırım yetersizlikleri gibi sorunları beraberinde getirdiği tespit edilmiştir. Örneğin Tayvan’da; bir dönem yapım kesiminde yaşanan büyüme döneminin ardından, yapı stoku gereğinden fazla büyümüş, ortaya çıkan arz fazlası ve değersizleşme çok sayıda şirketin iflası ile sonuçlanmıştır. İnşaat sektöründeki kontrolsüz büyümenin neden olduğu ve hemen her ortamda karşılaşılan temel sorunların başında, ihtiyaç fazlası yapılı çevre üretimi gelmektedir. Bu gibi durumlarda gerek ihtiyaç fazlası yapı stokunu, gerek bu stokun gerektirdiği ihtiyaç fazlası altyapı yatırımlarını gerçekleştirmek için kamusal kaynaklar irrasyonel bir biçimde harcanmaktadır. İnşaat sektörü, ilk üretimden sonra büyümeye çok kısıtlı katkı yapar. Oysa imalat sanayi büyümeye çok seferlik katkı yapan bir sektördür. Hatta inşaatta kullanılan birçok ürün de o imalat sanayisinde yapılan tezgâhlar aracılığıyla üretilir. Türkiye’nin TÜİK’e göre sermaye malı ithalatı %30, ara malı ithalatı %70 bandında olduğuna dikkat edersek, imalat sanayisini geliştiremediğimiz takdirde inşaat sektöründe ve diğer tüm sektörlerde ara mallarını da dışardan ithal etmek zorunda kalacağız. Bu da, cari açığımızın artmasına sebep olacaktır. Son söz olarak şunu söyleyebiliriz; inşaat sektörü bütün Türkiye için faydalıdır. Geçmiş tecrübeler, arsa rantı ile inşaat sektörünü birbirinden ayırmanın mümkün olduğuna işaret etmektedir. Unutmayalım ki; Kore’nin Samsung’u aynı zamanda çok büyük bir inşaat şirketidir. Doğru çerçeve tasarlanırsa, kaynaklar sanayiden inşaata değil, inşaattan sanayiye doğru da kayabilir.