İş Kanunu madde 24/bent III, 25/bent III hükümlerine göre; taraflar arasında akdedilen sözleşme, mücbir sebep teşkil eden olayın meydana gelmesi halinde derhal sona ermez. Fakat bu durum, “ifa imkansızlığı” durumunda bu şekilde sonuç doğurur. Keza mücbir sebep teşkil eden olay, devamlı olarak bir ifa imkansızlığı doğuruyorsa ve iş ilişkisi devam eden süre zarfında da imkansızlaşacaksa, o halde iş sözleşmesi 6098 sayılı Borçlar Kanununun 136. maddesi uyarınca ortadan kalkar.
İfa imkansızlığı Türk Borçlar Kanunun’da tanımlanmamıştır. Ancak ifa imkansızlığını kısaca; bir borcun meydana gelmiş olmasından sonra, borcun ifa edilmesinin mümkün olamayışı olarak tanımlayabiliriz. İfa imkansızlığı, borcu sona erdiren bir sebeptir. Öyle ki; bu imkansızlık borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerden ileri gelsin. Bir işletmede ya da iş yerinde işçinin iş görme ediminin ifasının belli nedenler sebebiyle mümkün olmaması ya da iş yeri koşullarının işçinin borcunu ifasını engellemesi halinde ifa imkansızlığı ortaya çıkmış olur. Bunlardan deprem, yangın, kasırga, korona virüsü dolayısıyla sokağa çıkma yasağı uygulanması, iş yerinin belediye tarafından kapatılması, iş yerinin kamulaştırılması, iş yerine hükumetin el koyması gibi hukuki, ülke çapında etkisini gösteren genel ekonomik kriz, ödenek yokluğu gibi ekonomik olaylar imkansızlık hallerine örnek teşkil eder.
İfa imkansızlığını daha önce; bir borcun meydana gelmiş olmasından sonra, borcun ifa edilmesinin mümkün olamayışı olarak tanımlamıştık. İfa imkansızlığını sürekli olması ve geçici olması şeklinde bir ayrıma tabi tutabiliriz. Sürekli ifa imkansızlığı; ifa müddeti içinde ortaya çıkan ifa engellerinin devamlı nitelik taşıması ve edimi hiçbir şekilde ifa edemez hale getirmesi durumu olarak tanımlanabilir. Bu kansızlıktaki borçlunun kusurlu olmaması gerekir. Türk Borçlar Kanunu madde 112 hükmü gereği, kusurlu sorumluluk hali ortaya çıkar ve borçlu edimini ifa etmemekten dolayı sorumlu tutulur.
Mücbir sebep kavramı temelini medeni hukuktan alan bir kavramdır ve daha önce de belirttiğimiz üzere, bu kavram hiçbir kanunda tanımlanmamıştır. Yalnızca öğretide çeşitli tanımlar yapılmış ve bu tanımlar bizlere yol göstermiş bulunmaktadır. Mücbir sebebin koşullarını şu şekilde sıralayabiliriz: Türk Hukukunda mücbir sebebe ilişkin genel kanunlarda tanım ve esasların bulunmayışı, doktrin ve Yargıtay tarafından giderilmeye çalışılmış ve mücbir sebebin uygulama alanının çerçevesi çizilmiştir. Örneğin; ○Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.2013 tarih, 2012/1096 E. ve 2013/382 K. Sayılı kararında; “Yargıtay kararında bir olayın mücbir sebep olarak nitelendirilebilmesi için o olayın önceden sezilemez olması, karşı konulamaz olması ve harici bir etkenden ileri gelmiş olması” gerektiği hüküm altına alınmıştır. ○ Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 17.10.1980, E.1978/11-773, K.1980/2310, (YKD, C.8, S.2, 1981, s. 144) “Bir olayın mücbir sebep olarak nitelendirilebilmesi için borcun ifasının imkânsızlaşması” gerektiğini belirtmiştir.