Yargıtay 9. Hukuk dairesinin 2007/30956 numaralı kararında iş kanununda birçok çalışanın sorduğu soruların cevabı bulunmakta bu yüzden bu kararı bu makalemin konusu yaparak bu bilgileri paylaşacağım Yargıtay kararının özetinde;
– işe iade davasının bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmasının gerekmesi
– hak düşürücü sürenin başlaması için feshin yazılı yapılmasının şart olmadığı
– eylemli fesihle birlikte sürenin başlayacağı
– yazılı fesih yapılmamasının geçersizlik nedeni olduğu
– eylemli fesihten sonra işçinin sorması üzerine yazılı olarak bildirilen fesih sebebin eylemli fesihle başlayan süreyi kesmeyeceği belirtilmekte.
Fesih bildiriminin yazılı yapılmaması ya da yazılı fesih bildiriminde fesih sebebinin açık ve kesin olarak belirtilmemesi, 4857 sayılı İş Kanununun 19. maddesi uyarınca feshin geçersizliği sonucunu doğurmaktadır. Yasada bildirimin yazılı fesihten başlatılacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle sözlü olarak iş sözleşmesinin feshinin bildirilmesi geçerli bir bildirim olduğu gibi. Eylemli işe alınmama hali de iş sözleşmesinin feshi olup, bu tarihte işe alınmama öğrenildiği için fesih bildirimi olarak kabul edilmelidir.
Davacının iş sözleşmesinin eylemli ve sözlü olarak 22.07.2006 tarihinde feshedildiği ve bildirimin bu tarihte davacıya yapıldığı sabittir. Esasen bu Mahkemenin de kabulün dedir Davacının daha sonra bilgi edinme kapsamında fesih nedenini öğrenmek için başvurması ve işverenin yazılı bildirimde bulunması daha önce yapılan bu bildirimi ortadan kaldırmaz. Mahkemenin fesih bildirim tarihinin yazılı yapıldığı 05.08.2006 tarihini kabul ederek, davanın süresinde açıldığı şeklindeki değerlendirmesi hatalıdır. 22.07.2006 fesih Bildirim tarihine göre dava bir aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra 24.08.2006
Tarihinde açıldığından davanın reddi gerekir.
Davacı,
Feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkeme, feshin geçersizliğine, davacının alt işveren olan davalı iş yerine işe iadesine, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücret alacağından her iki davalının birlikte sorumluluğuna karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya Yargıtay 9. Hukuk dairesinde incelenip konu şu şekilde karara bağlanmıştır.
Davalı iş yerinde diğer davalı şirket işçisi olarak çalıştığını, davalılar arasındaki sözleşmesinin muvazaalı olduğunu, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığını, hakkında şikâyetin 28.06.2006 tarihinde yapıldığını, fesih hakkının 6 günlük hak düşürücü süre içinde kullanılmadığını, yazılı fesih bildirimi yapılmadığını, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan fesih edildiğini iddia eden davacı işçi, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asıl işveren vekili;
Süre ve husumet itirazı yanında, davacı hakkında şikâyetler nedeniyle rapor hazırlanıp gereği için diğer davalıya gönderildiğini, buna göre işlem yapıldığını savunurken, diğer davalı alt işveren şirket vekili ise; davacının belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığını, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağını, ayrıca davacının iş sözleşmesinin yapılan soruşturma sonucu eğitim verdiği çocuklara kötü davranması nedeniyle haklı olarak fesih edildiğini beyan etmiştir.
Yargıtay kararı;
Mahkemece davalılar arasında alt asıl işveren ilişkisi olduğu, davacının 2004 yılından beri davalı iş yerinde beden öğretmeni olarak çalıştığı, 625 sayılı Yasa kapsamında olmadığı, iş sözleşmesinin belirli süreli kabul edilemeyeceği, davacının 22.07.2006 tarihi itibari ile iş yerinde çalışması engellenmiş ise de; bu çalışmanın engellenmesinin fesih anlamına gelmeyeceği, davacının iş sözleşmesinin eylemli olarak 22.07.2006 tarihinde feshedildiği, ancak feshin geçersizliğine itiraz süresinin fesih bildiriminin tebliğinden başlayacağı 01.08.2006 tarihinden önce davacı işçiye yazılı bir fesih bildirim yapılmadığı, davanın bu tarihe göre süresinde açıldığı, davacının eğitmenliğini yaptığı yurttaki çocuklara kötü davrandığının inandırıcı delillerle kanıtlanmadığı, feshin haklı ve geçerli nedene dayanmadığı gerekçesi ile feshin geçersizliğine, davacının alt işveren olan davalı iş yerine işe iadesine, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücret alacağından her iki davalının birlikte sorumluluğuna karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanununun 20. maddesi uyarınca “iş sözleşmesi feshedilen işçinin, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ” İş Mahkemesinde dava açması gerekir. Fesih bildiriminin yazılı yapılmaması yada yazılı fesih bildiriminde fesih sebebinin açık ve kesin olarak belirtilmemesi, 4857 sayılı İş Kanununun 19. maddesi uyarınca feshin geçersizliği sonucunu doğurmaktadır. Yasada bildirimin yazılı fesihten başlatılacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle sözlü olarak iş sözleşmesinin feshinin bildirilmesi geçerli bir bildirim olduğu gibi eylemli işe alınmama hali de iş sözleşmesinin feshi olup, bu tarihte işe alınmama öğrenildiği için fesih bildirimi olarak kabul edilmelidir.