Küreselleşme, ulusal ekonomilerin dünya piyasalarıyla bütünleşmesi ve dünya kapitalizminin sermaye birikimi için bütün iktisadi karar süreçlerinin bu doğrultuda belirlenmesidir.
Küreselleşme, her alandaki mesafede öneminin azaldığı, sosyal ve kültürel alanlarda dünyanın tek yanlı olmadan, farklı eğilimler de ihtiva ederek daha çok yakınlaşmasını ifade etmektedir.
Vergi politikalarının ulusal sınırları aşarak uluslararası özelliğe sahip bir şekle bürünmesiyle, bu politikalar onu uygulayan ülkelerden çok, bu ülkeler dışında yaşayan bireyler ve işletmeleri yakından ilgilendirmeye başlamıştır. Geçmişte ülkeler tek tek kendi vergi politikalarını ulusal ekonomisinin çıkarlarına göre şekillendirmektedirler. İşte küreselleşme süreci bunun değişmesine sebep olmuştur.
E-ticaret; “Her türlü ticari faaliyetin, elektronik ağlar ya da internet aracılığıyla, hangi sebeple olursa olsun gerçekleştirilmesidir” olarak tanımlanabilir. E-ticaret, işletmelere ve tüketicilere önemli kolaylıklar sağlarken, vergi ve gümrük uygulamaları açısından birtakım güçlüklere de neden olmaktadır. E-ticaretin vergilendirilmesi ile ilgili en uygun yöntemin ne olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürülmekle beraber, geleneksel ticareti vergilendiren vergi mevzuatı ile e-ticaretin vergilendirilmesi ve vergi hukukunda gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. İnternet aracılığıyla yapılan satışların hızlı artışıyla beraber internet üzerinden birçok alışveriş yapan kişinin, vergi ödemeden satın alma gerçekleştirmesi sonucunda E-ticaretin vergilendirilmesi üzerindeki tartışmalar başlamıştır. Yüksek vergi yükümlülüğü bulunan bölgelerde yaşayanların, internet üzerinden alışveriş yapmaya daha istekli olduğu yapılan çalışmalar sonucunda kanıtlanmıştır.
Elektronik ticaretin vergilendirilmesinde herhangi bir söz birliği mevcut olmayıp, bu durum yapılan tanımlarda daha iyi anlaşılabilmektedir. Elektronik ticaret, dünyanın her yerinde ticaretin serbestleştirilmesiyle beraber, geçtiğimiz 10 senede meydana gelen ve bilgi iletişimini basit hale getiren teknolojik yeniliklerin bir ürünüdür.
E-ticaret kavramı ifade edilirken, iletişim teknolojisindeki gelişmelerin e-ticaret alanında belirleyici olması kavramı en önemli unsurlar arasındadır. Bu bağlamda teknolojik – ekonomik bağları sağlanarak e-ticaretin bilgi ve iletişim alanındaki teknolojinin ucuz hale gelmesinin çıktısı şeklinde kabul edilmektedir. Bu bakımdan incelendiğinde dikkat edilmesi gerekli husus, e-ticaretin klasik ticari işler ve bu kapsamda ekonomik faaliyetlere nasıl etki ettiğidir. e-ticaretin ekonomik faaliyetlere olan etkisi şu şekilde ifade edilmektedir. Ekonomik faaliyetlerin meydana getirildiği yeri nesnel bir düzlemden görünürdeki bir düzleme aktarmakta ve klasik piyasa düşüncesin değiştirmektedir. Ekonomik faaliyetlerin temelini meydana getiren alım satım işlerini ve ilişkili işlere hız kazandırıp yaygın hale getirmektedir. Ekonominin işleyiş yoğunluğunu çoğaltmakta ve firmaların aralarındaki ve tüketicilerle olan etkileşimlerini sıklaştırmaktadır. Ekonomik faaliyetlere açıklık getirerek rekabet ortamını çoğaltmaktadır. Elektronik ticaretteki ekonomik faaliyetlerde oluşturduğu etkiler, bu işleri meydana getirenler bakımında incelendiğinde birtakım avantajlar sunmaktadır. İnternet ortamında ticareti yapılan ürünlerin alıcısı ve satıcısının belirlenememesi sebebiyle gelir ve tüketim üzerinden alınan vergilerin gelirlerinde önemli düşüşler meydana gelmektedir. Ayrıca ödeme araçlarından bazılarının sadece internet ortamında kullanılması, vergi idaresinin finans sistemi üzerinden ticari işlemlere ulaşmasını engellemektedir. Bu tip elektronik para kullanımının, kullanıcı açısından en büyük avantajı, paranın gerçek kullanıcısının saklanmasıdır. Elektronik ortam, işletmeler ve kişiler için ticaret gerçekleştirirken işlemlerini sahte kimliklerle gerçekleştirebilme imkanına sahip olduğundan vergi verenlerin asıl kimliklerini saptamak zorlaşmaktadır. Bilhassa vergi cennetlerini çalışma yeri gösteren firmalarda bu sorun daha net bir şekilde kendisini göstermektedir. Bu sebeple, bir yıl içinde altı aydan çok durma koşuluyla mükellefiyet durumları önemsizleşmektedir. Haliyle çok sayıda ülkede var olan bir yılda altı aydan çok durma koşulu elektronik ticaret bakımından önemsiz hale gelmektedir. Kurumlar vergisi bakımından kabul edilen “iş yeri kriteri” de coğrafi bağımlılığa bağlı olduğunda, elektronik ticaretle uyumlu değildir. Haliyle kaynak prensiplerinin tekrar düzenlenmesi ve mevcut ikametgah gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Gelirin kazanıldığı yerin saptanmasına dair düzenlemelerde esas olan, vergiyi doğuran konunun coğrafi konum bakımından meydana geldiği konumdan yola çıkılarak vergi yetkisinin saptanmasıdır. İş yeri uluslararası ölçekteki tanımına göre; bir girişimin işinin bütünüyle ya da bir kısmının yapıldığı işe dair sabit bir yerdir. Tanımla uyumlu bir eylem gerçekleştirilirse ilgili gelirleriyle sınırlı şekilde vergilendirilecektir. Bu durumun sebebi ilgili firmanın iş yerinin bulunmadığı ülkede o ülkenin iktisadi sistemine dahil olmadığıdır.
Yukarıda bahsettiğim tüm bunlar da esasında geleneksel ticaretin vergilendirilme yönteminin, e-ticaretin vergilendirilme konusuna birebir olarak uygulanmaya çalışılması durumunda e-ticaretin hacminin azalmasını sebep olmaktadır. E-ticaret esasen, birçok avantajı da beraberinde getirir. Örneğin, Çünkü yalnızca internet üzerinden satış gerçekleşiyorsa bunu evden de gerçekleştirme imkanına sahip olunacaktır. Ayrıca e-ticaret büyük bir sosyal dönüşümün de önemli bir parçasıdır. Tüm gelişmeler ışığında dijital devlet, e-toplum gibi kavramların gündeme gelmesine neden olmuştur. Zaman ve fiziksel uzaklık kavramlarının ortadan kalkmasına neden olan e-ticaret, işletmelere ve tüketicilere sağlamış olduğu avantajların yanında, devlet açısından da önemli vergi kayıplarına sebep olmaktadır. Bu sorun hem ulusal hem de uluslararası boyutta devletler için ciddi bir mesele haline gelmiştir. E-ticaretin boyutunun ve dünya ticaret pazarındaki payının gün geçtikçe artması ülkeleri, e-ticaretten kaynaklanan bu geliri vergilendirme yollarını araştırmaya itmiştir. İnternette yapılan mal ve hizmet satışları esnasında, vergilendirme problemi, esas olarak vergilendirme yetkisinin tespitinde karşımıza çıkmaktadır. E-ticarette, ülke içinde bir iş yeri açmaksızın ya da daimi temsilci bulundurulmadan dünyanın herhangi bir yerinde kuracağı server üzerinden satışlar geçekleştirilebilmektedir. Bu da mevcut vergileme ilkeleri ve kapsamında bazı sıkıntılar doğurmaktadır. En azından bu sıkıntılar olabildiğince minimize edilmeye çalışılmalıdır.
İnternet üzerinden yapılan satışların, tedarikçinin yerleşik olduğu ülkede mi yoksa tesliminden yararlanan tüketicinin yerleşik olduğu ülkede mi vergilendirileceği hususu, OECD ve AB tarafından çözüme kavuşturulmaya çalışılmıştır. Her ne kadar bu durum çözüme kavuşturulmaya çalışılsa da hala birtakım eksikler söz konusudur.
Ayrıca e-ticarette mükellefiyetin tespitini sağlamak da oldukça güçtür. Bunun sebebi ise, sabit bir iş yeri olmaksızın uluslararası ticaret yapabilme imkanının olmasından kaynaklıdır.
e-ticaret kapsamında olan gelirin niteliğinin belirlenmesi hususu da önem teşkil etmektedir Özellikle uluslararası işlemler söz konusu olduğunda ve dijital ürünler e-ticarete konu olduğunda problemler daha çok kendini hissettirmektedir. Bundan dolayı, vergi kanunları e-ticarete uyumlaştırılmalıdır. Bilişim uzmanları ile ortak çalışılarak düzenleme yapılmalıdır.
Ülkemizde bu konuda kurulacak uluslararası nitelikli bir merkez sayesinde, yurt dışına giden önemli orandaki döviz kaybının önüne geçilebilecektir. Bir diğer problem ise, birçok vergi türünde e-ticaretin vergilendirilme sorunu bulunmasıdır. Bu konuda da her vergi türünün niteliği ve kapsamına uygun gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Özellikle harcamalar üzerinden alınan vergiler bu konuda önemlidir. Söz konusu birçok sorunun uluslararası iş birliği yapılmaksızın çözülmesi oldukça güç görünmektedir. Ancak geliştirilecek modelde ulusal çıkarlar da kesinlikle göz ardı edilmemelidir.