Ana Sayfa / Gündemden / Gün Birlik ve Devletle Bütünleşme Günü

Gün Birlik ve Devletle Bütünleşme Günü

Dolar son günlerde hızlı bir yükselişe geçti. Peki bunun asıl sebebi ne?

Türkiye’ye Gezi kalkışmasıyla diz çöktüremeyen üst akıl, bu kez ekonomi cephesinden saldırıya geçti. ABD Başkan Yardımcısı Mice Pence’in tehditleri de bunu kanıtlıyor:

“Pastör Andrew Brunson’ı şimdi serbest bırakın. Yoksa sonuçlarına katlanmaya hazır olun. Eğer Türkiye masum din adamını serbest bırakmazsa ABD, Pastör Brunson serbest bırakılana kadar Türkiye’ye ciddi yaptırımlar uygulanacak.”

Son günlerde vatandaşların en çok merak ettikleri konulardan biri döviz kurları. Son günlerde dolar ve euro karşısındaki değer kaybı devam ederken, Dolar kuru neden yükseliyor? Kur neden artıyor? Dolar ve euro daha da yükselir mi? Yoksa düşer mi?

Tüm bu soruların cevabını verebilmek için yakın tarihimize dönüp bir bakmak lazım ne oldu?

ABD İkinci Dünya Savaş’ından sonra geldi. Askerleriyle NATO ile her yere çöktü. Onlarca üsle her yeri kontrol etti. Hedef ülkelerde kendi yapılarını kurdu. Mali yardımla da kontrolü tamamen eline aldı. Hatırlayın üç kuruş için ABD’ye gitmek zorunda kalan Başbakanlarımızı.

Amerika Japonya’ya atom bombası attı. Sonra özel bir Kalkınma Planı ile adamları uçurdu. Japonlar Mitsubishi, Honda, Sony ile geliyor, üretiyor, ABD’ye satıyordu. Maliyetin üzerine az bir miktar konularak Japonlar’a Dolar gidiyordu. Ancak alacakların asıl büyük kısmı ABD Bankalarında kalıyordu. Japonya bunu ticaret fazlası olarak görüyordu. ABD de cari açığını böyle kapatıyordu. Yani elin taşıyla elin kuşunu vuruyor, kendi refahını koruyordu. Askerlerini de bu gelen paralarla dolaştırıyordu. Yani maliyeti, üretim canavarına dönüşen ülkelerden karşılıyordu. Bunu da kurdukları ekonomik sistemle sağlıyordu. Çin’de böyle oldu. Büyüdü büyüdü dev oldu. Ancak üretim kalıpları ABD’nin ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuştu. Başka bir pazara yönelmek hiç kolay değildi. Makas hemen değişemezdi.

2008 ekonomik krizi, ABD’yi yeni bir yola itti. Bizi teğet geçen kriz son derece önemliydi. Bu krizde kimilerine göre ABD 9.8 Trilyon Dolar karşılıksız bastı ve bunu piyasaya sürdü !

Tam da bu dönemde AB Merkez Bankası ve Japonya Merkez Bankaları da piyasaya Dolar sürdü. Dolar bir anda en kolay bulunan Para Birimi oldu. Bu üç merkez 19 Trilyon Dolar‘dan daha fazla parayı dünyanın çeşitli yerlerine ama özellikle de gelişmekte olan ülkelere yolladı.

Dağıtımda en ciddi rol önemi iş adamlarına verilmişti! Dolar daha hızlı yol alıyor, Washington keyifle izliyordu! İlk adımlarda da istenilen oldu. Birçok ülkedeki önemli şirketler ya Amerikalı ortakların oldu ya da tamamen Amerika’ya çalışan iş adamlarının eline geçti. Ancak sonradan anlaşıldı ki bu iş adamların büyük bir çoğunluğu Londra’dan emir alıyordu. Amerika Birleşik Devletleri bu oyuna daha fazla seyirci kalamazdı. Unutmayın, tarih para için yapılan savaşlarla yazılıyordu.

Aslında Amerikan dolarının aşırı değer kazanması, Washington için büyük bir riskti! Ancak Washington tedbirliydi! Dolar’ın değerini artırırken boş durmuyor, Euro’nun da değerini yukarıya çekiyordu. İki büyük ve geniş kullanımlı para değer kazanıyordu yani tercih edilebilir olmaktan çıkıyordu. Rekabet eşit hızla yapılıyordu. Amerikan Merkez Bankası yani FED yakında başka bir operasyona kalkışacaktı. 1 trilyon dolar piyasadan çekilip hızla ABD’ye gelecekti. Para çekme operasyonları peş peşe gelince Dolar ana vatanına dönecek, Dolar borcu olanlar ise sıkıntı yaşayacaktı. Bazı şirketler de batma noktasına gelecekti, getirilecekti ! Kabaca 10 Dolar’lık bir şirketi 1 Dolar’a alma fırsatı doğacaktı.

Bu operasyon ile Pentagon’a yakın isimlerin kazanacağı bir dönem açılmak isteniyordu! Öte yandan ABD sadece piyasalara para vererek istediğini almayacaktı. Diğer taraftan Parasını ABD’ye taşımak isteyenler sıraya girecekti. Çünkü FED faizleri artıracak, ABD Tahvileri kapışılacaktı! Bu nedenle yatırımcılar gelişmekte olan ülkelerden kaçarak, Washington’a geliyordu. Birçok önemli iş adamı, Amerikan Büyük elçilikleri ve konsolosluklarından paralarını Washington’a getirmek için yardım istedi. Amerikan Hazine Bakanlığı yetkilileri de Amerikan elçiliklerine iş adamlarıyla görüşmesi için ikişer atama yaptı. Dolar hızla ana vatanına dönüyordu! Ayda 300 milyar Dolar’ın geldiği iddia edilmekte! Pentagonun Dolar’ı çekerek sonrasında da vererek değerli olanları ucuza kapatmak gibi bir felsefeleri ve hedefleri var.

ABD’nin Türkiye’ye karşı başlattığı ekonomik 15 Temmuz saldırısında bu gece olağanüstü gelişmeler yaşandı. Akşam saatlerinde “Asya piyasaları açıldı” başlıklı haberlerle dolar 7.20 TL seviyesine yükseldi. Hemen ardından dolarla ilgili özellikle sosyal medyada “mevduatlara el konulacak”, “Hesaplardaki dövizler TL’ye döndürülmeyecek”, “ATM’lerden para çekilemeyecek” gibi yalan haberler ortaya saçıldı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak doların ateşinin yükselmesinin ardından “Piyasaları rahatlatacak aksiyon planı hazır” açıklamasıyla pazar gecesi başlatılan operasyona karşı devletin kararlı duruşunun bir kez daha altını çizdi. Doların bu gece 7.20‘ler seviyesine gelmesiyle ilgili ise Türkiye’ye karşı başlatılan ekonomik saldırının boyutlarını gösteren flaş bir detay gündeme geldi. Türkiye saatiyle 20.00 ve 22.00’de piyasa kapalı olmasına rağmen Londra’da bazı bankalar üzerinden döviz işlemleri yaptırıldı. Türkiye’ye karşı yapılan dolar operasyonu, “Asya piyasaları açıldı, dolar fırladı” şeklinde yalan haberler servis edilerek gerçekleşti. Söz konusu bankalardan birinin ABD merkezli Morgan Stanley olduğu iddia ediliyor. Buna göre Morgan Stanley kapalı olan Londra borsasını kullanarak operasyon yaptı. Dolar kurunun artışı Asya merkez olarak gösterildi.

Peki, tüm bunlardan bizim ne anlamamız gerekiyor?

ABD uzun yıllardır uzakta üretim makinası yaptıkları ülkelerin ticaret fazlalarıyla dönüyordu. İmparatorluk kuruyordu. İşte şimdi bu modelden vazgeçmek için düğmeye bastı. Dünyanın çeşitli yerlerindeki Üsler’in azalacak olması, askerlerini çekecek olması, hepsi yeni dönem içindi! ABD, ülke dışındaki bütün markaları içeriye davet ediyordu.

Avantajlar vererek ya da korkutarak. Çin’e vergi koyarak ticaretlerini sınırlandırıyorlardı. Avrupa’yı yeni ticari barajlarla titretiyordu NATO içerisindeki ülkelerle de. Türkiye ile de. Çünkü eski modeli kaldırıyorlardı. Yeni sistemde bloklar oluşturarak Dünyayı kontrol etmek niyeti taşıyorlardı.

2017’nin ilk yarısında 33,8 milyar dolar kar elde ederek dünyanın en karlı şirketi olan Suudi Aramco‘yu alarak petrolü istediği doğrultuda akıtacaktı. İsrail, Mısır ve Kıbrıs ile Akdeniz ve enerji yolları kontrolde olacaktı. Körfez, zaten ellerindeydi. Görünen o ki Rusya ile kavga ediyor görüntüsü vererek Moskova’nın da enerji kartıyla bir bölgeyi kontrol etmesi sağlanıyordu.İran, mızıkçılık yapıyordu. Yaptıkları nükleer enerji çalışmaları masalın adıydı! ABD oradaki Petrol ve Gazla ilgileniyordu. Kontrol etmek istiyordu. Kendi içinde üretimi artıracak, refahı daha da yukarı çekecek, rakip olması muhtemel ülkeleri bir kavanoza dolduracaktı. ABD bir şekilde Abu Dabi İle Aramco petrollerini aldı ve yönetmeye başladı. Bir ülkede makinaların çalışması, otomobillerin tekerleklerinin dönmesi için Petrol şart! O da onlarda!

İsrail, Mısır, Suudi Arabistan gibi Merkez Blokları seçtiler. Hem Çin’in İpek Yolu‘na balta vuracak hem dediğini yaptıracaktı. ABD eski modelde, askerin asıl rol sahibi olduğu iklimde, TÜRKİYE’ye çok ihtiyaç duyuyordu. 1945’ten sonra rüzgarlar böyle esti. 2007’de Ümraniye’de bulunan el bombalarından sonra açılan davalara bakın. Askeri Casusluk, Balyoz, Ergenekon, Sauna, Amirallere suikast gibi. Hepsinde Orjinde, merkezde ne vardı? Evet Türk Ordusu. Operasyonları buna göre yaptılar. Aslında yeni modelde bize yer vermek istemiyorlardı. Enerjiyi kontrol altına almışlardı. Yollarını da. Akdeniz sorundu sadece. O da muhtemelen yeni gerginlik alanımız olacaktı. Pastör Brunson’u versek bile Akdeniz’i Kıbrıs’ı sorun olarak yaşatacaklardı! Bizim Kanal İstanbul projesinin benzerini yaparak Suudlar’ı Akdenize taşıyacaklardı. İsrail de Mısır da hazırdı! Amerika Birleşik Devletleri artık kendi içinde üreteceği mal ve silahı satacaktı.

Rakiplerin belini doğrultamaması için de önlem alıyor ve saha meydana getiriyordu. Suudi Arabistan en büyük yardımcılarıydı. Türkiye bunu gördüğü için ÇİN’in yanına gitmeyi tercih etti. İşaretler böyle çünkü.Evet, ABD içeri kapanacaktı ama Dünyayı yönetme isteğinden vazgeçmeyecekti. Bloklar ve dostlar ile bunu sağlayacaktı. Kafasındaki buydu. Çin de bunu gördü. Türkiye de, Başka ülkeler de. İpek Yolu karadan ve demir yolundan ABD’ye en büyük operasyondu. ABD her yeri işgal edemeyeceği için bu akıllıca bir yöntemdi. Onlar da “Karada ve demirin üzerinde mal taşıyabilmen için üretmen gerekiyor. Bunun için de enerji şart. O da bende” diyordu. İpek yolunda Türkiye gibi önemli rol alacak ülkeleri de DOLAR ile sarsarak gücünü budamak istiyordu. Ayrıca DOLAR’ı ana vatanına geri çağırarak oyun içinde oyun kuruyorlardı. Washington kimseye muhtaç olmadan, yeni bir oyunu İpek Yolu’nu tahrip etmeden kuruyordu, kurmak istiyordu.

DÜŞMAN” tanıma göre kurulan sistemi çöpe attılar! Artık İslami Terör ve Komünizm inandırıcı değil! Gerek de kalmadı.

Beyaz Saray dışarıda tuttuğu askeri azaltarak masrafları kısıyor, antipatik gelen taraflarını buduyor. Çalışmayı istemediği ülkelerle sorun çıkartarak yollarını ayırıyor. Her yeni oyunda TÜRKİYE elbette baş rolde. ABD bunu yapsa bile, İpek Yolu’nu ele geçirse bile, TÜRKİYE önemli. Trafiğin Tam Ortasında Çünkü.

Ankara da bunu bildiği için geri adım atmıyor, kurulan yeni dünyada yerini alıyor. Olay Bu! Eski kalıplarla eski alışkanlıklarla yeni dengeyi anlamak zor! Galiba en iyi şey DOLAR’ı takip etmek.

Tüm bunlar olurken vatandaş olarak bize düşen nedir peki?

Bazı aidiyet duygusu gelişmemişler

 “Türkiye nasıl olur da ABD’ye kafa tutabilir ?” 

şaşkınlığını çok derinden yaşıyorlar. Fakat Türkiye bir süredir olması gerekeni yapmaktan geri durmuyor. Referandum öncesinde Hollanda ile yaşanan krizde de benzer adımlar atıldı. Cumhurbaşkanının “diklenmeden dik durmak” tavrı ve duruşu artık bir zemine oturmuş durumda. IMF’ye hala borcumuz olsa, milli savunmada dışa bağımlığı en aza indirgemesek ve dost – düşman devlet tanımlarını değiştirmemiş olsak bu çizgiye gelir miydik peki ? IMF görevlilerini resmi törenle karşıladığımız dönemleri düşünürsek, asla.

Bu dönüşüm ve istikrar halkın da gündeminde artık hasret kaldığı bu devlet görüntüsünü çok sevdi bu halk. Gurur duydu. Bir devletin olduğunu hissetmek de böyle bir şey işte.

Unutmayalım ki bu ülke bizim Suriyelilerin sığınacağı bir Türkiye vardı. Bizim bizden başka kimsemiz yok. O halde bu oyunu bizim gibi düşünmeyenlere de doğru anlatmalı “ülkeni sev, vatanına devletine sahip çık” mesajı ile kuçaklaşmalıyız gün birlik ve devletle bütünleşme günüdür.

Milletimiz alın teriyle ve gerektiğinde kanıyla devletinin yanında olduğunu her zaman göstermiştir. Şimdide oynanan oyunun farkında İtidalli olarak Devletimizin yanında birlik ve beraberlik içinde olmak zamanıdır.

Hakkında nevzaterdag

Check Also

Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi UTTS Taktırma Zorunluluğu Geldi!

Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi Uygulama Genel Tebliğinde değişiklik yapılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete ‘de yayımlandı. …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir