Kalp krizi sonucu ölüm, doğal olarak nitelendirilebilecek bir ölüm olup işçinin ölümü bazen iş yerinde çalıştığı bir saate denk gelmektedir. Bu durumu Sosyal Güvenlik Kurumu iş kazası olarak kabul etmemektedir. Ancak Yargıtay, işçinin iş yerinde kalp krizi geçirerek vefat etmesini iş kazası olarak değerlendirmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.03.2013 tarihli 2012/21-1121 esas 2013/386 no’lu kararında özetle;
İşverenin iş kazasından doğan sorumluluğu yasa ve içtihatlarla belirlenmiş olan istisnalar dışında kusura dayalı sorumluluktur. Kusur sorumluluğunda illiyet bağı zarar görenin veya üçüncü kişinin kusuruyla kesilebilir. Olayın Sosyal Güvenlik Hükümleri yönünden iş kazası sayılması mutlaka işverenin tazminat sorumluluğuna yol açmaz. Kusur konusunda bilirkişi incelemesi yapılmalıdır.
İş kazası; meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olay olarak tarif edilmektedir.
İş kazası sigortası kapsamında olan “4-a” lı sigortalılar,
Kanuna göre bir olayın iş kazası sayılabilmesi için, hallerinin bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir.
SGK, iş kazalarını değerlendirmede hem 506 sayılı Kanunun uygulandığı dönemde hem de 5510 sayılı Kanunun uygulandığı dönemde bu ilkeleri esas alarak karar vermekteyken, Yargıtay konuyla ilgili kararlarını ve Hukuk Genel Kurulunun 2004/21-529 E. 2004/527 sayılı; Sigortalının, iş yerinde çalışmakla iken kalp krizi geçirerek ölümü, 506 sayılı Yasanın 11. maddesinde gösterilen “sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada meydana gelme” haline uygun bir olay olduğu gibi, aynı maddenin (b) bendinde yer alan “işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla meydana gelme” haline de uygun olup iş kazası sayılması gerekir. Maddede başkaca bir şart ve kısıtlamaya yer verilmemiş olduğundan yasada olmayan bir kısıtlamanın yorum yoluyla getirilmesine de olanak yoktur.” Şeklindeki kararını dikkate alarak uygulama değişikliğine gitmiştir. 2016/21 sayılı Genelge ile “Sigortalının iş yerinde kalp krizi geçirmesi veya başka bir hastalık nedeniyle ölmesi ya da ruhen veya bedenen hemen veya sonradan engelli hale gelmesi iş kazası olarak kabul edilecektir.” Talimatıyla, iş yerinde meydana gelen kalp krizi vakalarının yanında diğer hastalıklar nedeniyle ölümü ve engelli hale gelmeyi de iş kazası kapsamında değerlendireceğini belirtmiştir. Genelgede kalp krizinden sonra ucu açık bir ibareyle “başka bir hastalık” denilerek, uygulamanın sadece kalp kriziyle sınırlı olmadığı belirtilmekle birlikte hangi hastalıkların hangi durumda iş kazası olarak değerlendirileceği ise açıklanmamıştır.
Bilindiği gibi, sigortalıların iş kazasına uğramaları halinde, işverenleri tarafından olayın olduğu tarihten sonraki üç iş günü içerisinde Kuruma bildirmeleri gerekmektedir. Örneğin, cumartesi günü iş yerinde kalp krizi (iş kazası) geçiren sigortalının Kuruma yapılacak iş kazası bildiriminin en geç çarşamba günü yapılması gereklidir. Mevcut durumda işverenler tarafından iş yerinde meydana gelen hastalıklara bağlı vakalar SGK ya bildirilmemekte iken, yeni durum karşısında daha ihtiyatlı olmak zorunda kalacaklardır. Dolayısıyla sigortalıların iş yerinde kalp krizi ya da diğer hastalıklar (beyin kanaması, bel fıtığı vs.) nedeniyle rahatsızlanması ya da vefatları halinde, bu durumun cezalı duruma düşülmemesi için da yasal süresi içinde Kuruma bildirilmesi gerekmektedir.
İş kazası durumunda belirtilen sürelerde işverence iş kazası bildirimi yapılmaması durumunda, bildirimin Kuruma yapıldığı tarihe kadar sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneği Kurumca işverenden tahsil edilir. 6331 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde öngörülen iş kazası bildirimlerinin süresi içinde yapılmaması durumunda 26 ıncı maddenin ikinci fıkrasının (e) bendinde öngörülen iki bin Türk Lirası tutarındaki idari para cezası her yıl Kabahatler Kanununda öngörülen yeniden değerleme oranı kadar artırılarak ve işyerinde çalışan sigortalı sayısı ve iş yerinin az tehlikeli, tehlikeli, çok tehlikeli sınıfta yer alması durumuna göre farklılaştırılarak uygulanmaktadır.
İş kazasından doğan maddi ve manevi tazminattan işverenin sorumlu tutulabilmesi için olayın iş kazası olması yeterli olmayıp, işverenin, iş güvenliği önlemlerini alma ve özen gösterme yükümlülüğüne aykırı davranışı veya ihmal gösterdiğinin kanıtlanması gerekmektedir. Meydana gelen zarardan işverenin sorumlu tutulabilmesi için öncelikle, taraflar arasında bir hizmet akdi ilişkisinin bulunması ve olayın iş kazası olması gerekmektedir. Ancak olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi, işverenin her durumda bu kazadan sorumlu tutulmasını gerektirmediğinden, Sosyal Sigortalar Hukuku kapsamında bir iş kazasından işverenin sorumlu olması için, işverenin iş güvenliği önlemlerini alma ve özen gösterme yükümlülüğüne aykırı davranışı veya ihmal göstermesi sonucu kaza meydana gelmiş olmalı, diğer bir deyişle, oluşan kazadan sorumlu olabilmesi için işverenin kusurunun kanıtlanmış olması gerekmektedir. işverenin tazminattan sorumlu tutulabilmesi, İş Kanunu’nun ve İş Sağlığı Ve Güvenliği Yönetmeliğinin öngördüğü önlemlerin işyerinde alınmış olup olmadığının saptanması ile mümkün olup, işverenin kusurlu olup olmadığı ve varsa kusur oranının uzman bilirkişiler tarafından düzenlenecek kusur raporu ile tespit edilmesi gerekmektedir. İş kazasından doğan maddi ve manevi tazminattan işverenin sorumlu tutulabilmesi için olayın iş kazası olması yeterli olmayıp, işverenin, iş güvenliği önlemlerini alma ve özen gösterme yükümlülüğüne aykırı davranışı veya ihmal gösterdiğinin kanıtlanması gerekmektedir.