Anayasa mahkememiz bir kişinin bireysel müracaat hakkını kullanarak hakkında internet ortamında bulunan geçmişte yaşayıp cezasını çektiği bir konuya ait haberlerin hala internette bulunmasının kişilik haklarının ihlali olduğunu bu haberlerin kaldırılmasını talep etmiştir. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 3.3.2016 tarihinde yapılan bireysel başvuruya 2013/5653 numaralı kararı ile Anayasanın 17. Maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine 24.08.2016 tarihinde karar vermiştir. Anayasa mahkemesinin bu kararı emsal teşkil edeceğinden internette veya yazılı basında kişiler ile alakalı geçmiş dönem haberlerinin kaldırılma yolu açıldığından önemlidir. Anayasamızın Kişinin Hakları ve Ödevleri bölümünde yer alan 17. Maddesi “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.” demektedir. Anayasa mahkemesinin emsal teşkil edecek bu kararının ayrıntılarına bakacak olursak: Ulusal bir gazetenin internet arşivinde, uyuşturucu kullandığı için adli para cezasına hükmedildiğine ilişkin x kişi 1998 ve 1999 yıllarına ait yayımlanan toplam üç haberin internet yayınının kaldırılması amacıyla ilgili basın kuruluşuna 2.4.2013 tarihinde ihtarname göndermiştir. Anılan haber içeriklerinin iki gün içinde kaldırılmaması üzerine başvurucu, içeriklerin yayından kaldırılması talebiyle ilgili basın kuruluşu aleyhine 18.4.2013 tarihinde İstanbul 36. Sulh Ceza Mahkemesine başvurmuştur. Mahkeme 22.4.2013 tarihinde “talebe konu yazının güncelliğini yitirdiği, haber değerinin bulunmadığı, gündemde kalmasında kamu yararı bulunmadığı ve bu haliyle muhatabının özel hayatına ilişkin incitici ve örseleyici bir bilgi niteliğinde olduğu” gerekçesiyle talebin kabulüne karar vermiştir. Muhatapların bu kararın kaldırılması itiraz üzerine, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.5.2013 tarihli kararıyla mahkemenin anılan kararının kaldırılmasına hükmedilmiştir. Bunun üzerine hakkındaki haberleri kaldırmak isteyen davacı bireysel başvuru hakkını kullanarak anayasa mahkemesine müracaat etmiştir.
Anayasa Mahkemesinin Değerlendirmesi Mevcut olayda başvurucunun, haberlerin hâlen internette yer alması nedeniyle müdahale edilen şeref ve itibar hakkı ile içeriğin yayından çıkarılması hâlinde müdahale edilecek olan ifade ve basın özgürlükleri arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir. Bu dengenin değerlendirilmesinde somut olay açısından göz önünde bulundurulması gereken önemli bir husus şeref ve itibarın korunması hakkı ve unutulma hakkı karşısında sadece ifade ve basın özgürlüklerinin değil ayrıca kişilerin haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün de olduğudur. Anayasa Mahkemesi anılan hak ve özgürlükler arasında adil bir denge kurulup kurulmadığı hususundaki değerlendirmesini temel olarak yetkili yargı mercilerinin ortaya koyduğu gerekçe üzerinden yapmaktadır.
Somut olayda, başvurucunun şikâyetine konu olan haberler 1998 ve 1999 yıllarında yayımlanmıştır ve arşiv niteliğindedir. Gazete arşivi niteliğinde olan haberler açısından arşivin sadece dijital alanda tutulmadığı ve içerik sağlayıcı tarafından saklanabileceği açıktır. Özellikle ölçülülük ilkesi temelinde yapılacak bir değerlendirme ile internet ortamında haberi ulaşılabilir kılan kişisel verilerin silinerek erişimin engellenmesi gibi yöntemler gözetildiğinde internet ortamındaki arşiv niteliğindeki haberin tamamen silinmeden sonuca ulaşılabilmesi mümkündür. Bu bağlamda bilimsel araştırmalar açısından dijital haber arşivinin tamamen silinerek geçmişteki olayların yeniden yazılması sonucunu doğuracak nitelikte basın özgürlüğüne yönelik ciddi müdahalelerin ortaya çıkması önlenebilir.
Başvuru tarihi itibarıyla söz konusu haberin yaklaşık on dört yıl önceki bir olaya ilişkin olduğu ve böylelikle güncelliğini yitirdiği açıktır. İstatistiki ve bilimsel amaçlar yönünden de yukarıda ifade edilen gerekçelerle bu bilgilere internet ortamında kolaylıkla ulaşılmayı gerekli kılan bir neden bulunmamaktadır. Bu bağlamda kamu yararı bakımından siyasi veya medyatik bir kişiliğe sahip olmayan başvurucu hakkında internet ortamında yayınlanan haberlerin kolaylıkla ulaşılabilirliğinin başvurucunun itibarını zedelediği açıktır.
Benzer Yazılar
İnternetteki Hakkınızdaki Bilgileri Sildirebilir misiniz?
İnternette Yer Alan Bilgilerde Unutulma Hakkı
Anayasa Mahkemesi bu iddia kapsamında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:
Unutulma hakkı, internet ortamında bir haberin uzun süredir kolayca ulaşılabilir olması nedeniyle kişinin şeref ve itibarının zedelenmesi durumunda gündeme gelmektedir. Bu hakkın amacı, internetin yaygınlaşması ve sağladığı imkânlar nedeniyle ifade ve basın özgürlükleri ile kişilerin manevi varlığının geliştirilmesi hakkı arasında gerekli hassas dengenin kurulmasını sağlamaktır. O hâlde bu yol, internet ortamında haber arşivini koruma altına alan basın özgürlüğünün ve halkın haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün özüne dokunmayacak ve aynı zamanda hak sahibinin çıkarlarını koruyacak şekilde kullanılmalıdır.
Başvurucu hakkında internet ortamındaki arşivde muhafaza edilen ve kolaylıkla ulaşılabilir kılınan haberler, 1998 ve 1999 yılındaki ceza yargılamasına ilişkindir. Bu haberlerin gerçeğe aykırı olduğu ileri sürülmemiştir. Haberler başvurucunun uyuşturucu kullanırken yakalanması ve daha sonrasında yargılanması hakkındadır. Bu bağlamda haber konusunun, haberin arşivde kolaylıkla ulaşılabilir kılınması için gerekli bulunan toplumsal açıdan haber değerinin devam etmesi veya haberin geleceğe ışık tutacak niteliğe sahip olması özelliklerini taşıdığı söylenemez.
Sonuç olarak başvurucu hakkında yapılan haberler unutulma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken haberlerdir. İnternet ortamının sağladığı kolaylıklar gözetildiğinde başvurucunun şeref ve itibarının korunması için anılan habere erişimin engellenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda erişiminin engellenmesine yönelik talebin reddedilmesiyle ifade ve basın özgürlükleri ile kişinin manevi bütünlüğünün korunması hakkı arasında adil bir dengenin kurulduğu söylenemez. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.