Miras hukukuna göre; ölen kişinin borcu, kişinin şahsi mal varlığından tahsil edilir denmektedir. Ölüm, mirasçının mal varlığında ölüm anından itibaren menfi veya müsbet bir değişime neden olabilir. Mirasın mirasçıya geçtiği andan sonra bu mal varlığı üzerinde mirasçının yapacağı tasarruflar artık kendi mal varlığı üzerindeki tasarrufları olacağından özel borçlar için İcra ve İflas Kanunu hükümlerine kamu borçları açısından ise, 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkındaki kanun hükümlerine tabi olurlar.
6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkındaki kanunumuzun 7. maddesi “borçlunun ölümü halinde, mirası reddetmemiş mirasçılar hakkında da bu kanun hükümleri tatbik edilir” diyerek mirası reddederek vergi borçlarından ve mükellef sıfatı ile diğer ödevlerin yerine getirilmesinden kurtulabileceğini de anlatmaktadır.
Miras Nasıl Reddedilir?
Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Sulh hakimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder. Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir. Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur. Yani ölenin borcuda varlıkları da mirasçılara geçer.
Üç Aylık Süreyi Kaçırırsak Borç Bize Mi Kalır?
Mirasçılar, 3 aylık gerçek ret süresini kaçırmış veya başka bir nedenden dolayı mirası reddedememiş olabilirler. Bu durumda, kural olarak mirasçılar, mirası kabul etmiş sayılırlar. Ancak borç içindeki mirasın reddedilmesinin bir başka yöntemi daha vardır ki bu da mirasın hükmen reddi dir.
Buna göre, miras bırakanın ölümü anında ödemeden aczi (borca batıklığı) açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise yasal karine olarak miras reddedilmiş sayılır (Türk Medeni Kanunu md. 605/2).
Bu halde, mirasın gerçek reddinin aksine, illaki süresi içinde bir ret beyanında bulunmak gerekmemektedir. Aşağıda sıralanan şartların var olması durumunda miras kendiliğinden reddedilmiş sayılır. Mirası reddetmek isteyen mirasçıya düşen ise, yalnızca bu durumu iddia etmek ve ispatlamaktır.
Bu hususta T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 05.03.2009 tarihli 2008/17267 Esas 2009/3864 Nolu kararında özetle şöyle demektedir:
Dava Türk Medeni Kanununun 605/2 maddesine dayalı mirasın hükmen reddine ilişkindir. Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır.
Hükmen Ret (Borca Batık) Davasının Açılması Süresi
Hükmen ret davası, miras bırakanın borcunun miktarına göre asliye ya da sulh hukuk mahkemesinde (mirasın gerçek reddi beyanının aksine süre şartına bağlı olmadan), her zaman açılabilir. Bir başka söyleyişle; miras, borca batık (ödemeden aciz halinde) ise, 3 aylık süre geçirilmiş olsa dahi reddedilebilir. Yargıtay içtihatlarıyla çerçevesi çizilmiş kanun hükmü gereği miras, yukarıda belirtilen şartlar dahilinde ve süre sınırı olmadan, alacaklılara açılacak bir dava ile veya dava dahi açmadan alacaklıların açtığı davalarda ve icra takiplerinde def’i yoluyla, hükmen de reddedilebilir.
Ölüm Olayının Bildirilmesi
Vergi Usul Kanununun 164. Maddesinde ölüm işi bırakma olarak kabul edilmiştir. Vergi Usul Kanununun 168. Maddesinde ise işi bırakma, olayın gerçekleştiği tarihten itibaren 1 (bir) ay içerisinde bildirim yükümlülüğüne tabi tutulmuştur. 16. Madde gereğince mirasçılar için bildirim süresi 3 (üç) ay uzayacağından mirasçıların ölüm olayını bildirme süresi ölümün gerçekleştiği tarihten itibaren 4 (dört) ay olacaktır. Mirasçılardan birisinin bildirimde bulunması yeterli olacaktır.
Miras Reddedilmemişse Vergi Borcunun Hepsimi Ödenir?
Mirasçıların ölen kişinin vergi borçlarından sorumluluğu, yalnızca miras hisseleriyle sınırlı kalır (Vergi Usul Kanunu md. 12). Ancak, miras hisseleri oranındaki sorumluluk, mirasçıların bütün mal varlıklarıyla sorumlu olmasını ortadan kaldırmıyor.
Bu Hususa Örnek Verecek Olursak
Ölen kişinin (miras bırakanın), yalnızca dört çocuğunun (Mirasçılar: A,B,C,D) sağ olduğunu düşünelim. 100.000 TL vergi borcu olduğunu varsayalım. (A) isimli mirasçı, vergi borcunun yalnızca ¼’ünden yani 25.000 TL’sinden sorumlu oluyor. Burada, kendi mal varlığının 40.000 TL hatta 400.000 TL olmasının bir önemi yok. Kendisinden, yalnızca borcun miras hissesi oranına isabet eden kısmı istenebilir.
Mal varlığı 20.000 TL olsaydı da, hissesi oranındaki sorumluluk (25.000 TL) konusunda bir değişiklik olmayacak ve yine bütün mal varlığıyla (20.000 TL ile) sorumlu olacaktı.
Miras bırakanın vergi borcu için, vergi idaresince ilgili kurumlar nezdinde araştırma yapılarak mirasçıların hisse oranları tespit edildikten sonra; mirasçıların her birine, hisselerine göre ihbarname düzenlenerek tebliğ edilmesi gerekiyor. Aksi takdirde (örneğin, miras bırakanın vergi borcunun tamamı için ihbarname gönderilmesi halinde veya ihbarnamenin mirasçının değil miras bırakanın adına düzenlemiş olması halinde) yargı mercilerince tarhiyatın kaldırılmasına karar veriliyor. Bu hususta Danıştay 4. Dairesinin 23.05.2007 tarih ve 2006/2887 Esas 2007/1711 Nolu kararı mevcuttur.
Mirasçıların Vergi Cezalarından Sorumluluğu
Ölüm halinde, vergi borçlarının tersine vergi cezaları düşüyor. Bu durum, ceza hukukumuzdaki “Cezaların Kişiselliği İlkesinin” vergi hukukundaki yansımasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla miras bırakanın vergi cezalarından, mirasçıların sorumlu tutulması mümkün değildir.