Türkiye´de engelliler için birçok yenilik ve değişiklik yapıldı, yapılıyor. Bu değişiklik ve yeniliklerle engellilerin hayatlarını biraz olsun kolaylaştırmak ve hiç olmazsa normal insanların yararlandığı hak ve hizmetlerden engelli insanların da yararlanmasını sağlamak temel amaç idi. Bu noktada yapılanları takdir ediyorum. Fakat yeterli olduğunu düşünmüyorum. Bu makalemde engelli vatandaşlarımız için devletin sağladığı vergi avantajlarını anlatacaktım. Fakat sonra bu konuyu başka bir makaleye bırakmaya karar vererek önce birçoğumuzun farkına bile varmadığı engelli ve özürlü kavramını açıklamayı ve bir engelli kardeşimizin “Türkiye’de Engelli Olmak” tespitini paylaşmaya karar verdim.
Bir husus var ki engelliler camiasında ve engelli insanların kalplerinde derin üzüntü ve esefe sebep olmaktadır. Bu da ülkemizdeki kavram kargaşasından kaynaklanmaktadır. Vücudunda herhangi bir eksiklik ya da kusuru olan insanlara kimileri engelli kimileri de özürlü demektedir.Peki, hangisi doğru ya da ikisi aynı şeyleri mi ifade etmektedir? Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre, “Özürlü” ve “Engelli” kelimelerinin karşıladıkları anlamları şu şekilde ifade edilir:
- Özürlü: Özrü olan, kusuru olan, defolu, engelli.
- Engelli: Engeli olan, vücudunda eksiklik ya da kusuru olan.
Tanımlara dikkatle bakacak olursak iki kelime arasında çok bariz farklılık olduğunu göreceksiniz. Özürlü kelimesi, defolu anlamına gelmektedir. Defolu kelimesi, ticari mallar için kullanılır. Eğer üretim sonrası bir eksiklik, bozukluk ya da arıza olur ise o mala defolu mal denir. Ancak, insanın defolusu olmaz. Kim kendisine defolu mal denilmesinden hoşlanır? Sanırım hiç kimse”
“Biliyorum ki bazıları bu okudukları karşısında hayrette kaldı ve bilmiyordum” dedi. Özellikle defolu mal konusunu, emin olabilirsiniz ki engelli olanlar bu kavramların ne anlama geldiğini biliyor. Ve siz farkında olmasanız da karşınızdaki insanı incitiyor olabilirsiniz. Peki ne yapalım mı diyorsunuz? Gelin özürlü kelimesini bir kenara atalım ve Türk Dil Kurumunun da belirttiği gibi engelli kelimesini kullanalım.
Devletimizde bu konuda bir adım atarak 3 mayıs 2013 tarihli 28636 sayılı resmi gazetede yayınlanan 6462 sayılı kanun ile daha önceki bazı resmi tanımlarda geçen; özürlü, sakat veya çürük (askere uygun değildir) gibi ibareler yerine engelli ibaresinin kullanılması kanuna bağlamıştır.
Burada öncelikle şunu söylemek isterim, bedensel ve zihinsel engelli olmak insanı bir kusur ve kabahat değildir. Hepimiz dünyaya engelli gelebilirdik. Aynı zamanda yaşadığımız süre içinde de hepimizin bir engelli adayı olduğunu unutmamamız gerekir. Bundan dolayı çevremizde bulunan engelli vatandaşlarımıza, ikinci sınıf insan muamelesi yapmayalım. Bu vatandaşlarımızın bizlerden daha duyarlı daha hassas ve merhametli olduklarının farkında olup, kaybettiğimiz bazı insancıl değerlerimizi de engelli vatandaşlarımızda bulabileceğimizi düşünelim.
Türkiye’de Engelli Olmak.!
Engelliler.biz web sitesinde, bir engelli kardeşimizin aşağıda aynen aldığım sitemleri sanırım herkesin katılacağı türden tespitlerdir:
“Engelli olmak zaten hayata 1-0 yenik başlamaktır. Toplum ve devlet bu skoru değiştirmek için elinden geldiği kadar gayret etmelidir.
Türkiye’de engelli olmaya birkaç örnek verecek olursak
- Türkiye’de dışarı çıkmamak, evde mahkum gibi yaşamaktır.
- Çoğu binaya mimari engellerden dolayı girememektir.
- Ulaşım araçlarını kullanamamaktır. Yurt dışında her engelli otobüse tek başına binerken bizde birçok otobüs engellilere uygun değildir.
- Devletin kurumlarıyla yapacağınız her yeni işlemde tam teşekküllü hastaneden heyet raporu almaktır (bu normal insanların her sorulduğunda yeniden nüfus cüzdanı çıkarmasına eşdeğerdir.).
- Sokakta, parkta, alışveriş merkezinde, havuzda veya sinemada “ne işi var bunun burada” anlamında bakışlara maruz kalmak demektir.
- Türkiye’de engellilere yapılan asansörleri onlardan daha fazla kullanmak onlara kullandırmamaktır.
- Engelli tuvaleti Avrupa’da otoban kenarlarında bile varken, Türkiye’de şehirlerinin merkezinde bile bulamamaktır.
- Engelli otoparkı hakkını gasp edenlere “burası engelli otoparkı başka bir yere park edin” dediğinde “sanane lan buraların amiri sen misin kafamı bozma kırarım bir tarafını” gibi şiddetlere maruz kalmaktır.
- Engelli insanların evlenip çocuk sahibi olmaları çok ters karşılanır. Hatta engelli bir insanla sağlıklı birisinin ilişki yaşaması tepki görür ve olmayacak bir şeymiş gibi karşılanır.
- Çalışmamaktır, okumamaktır. İsteseniz de bir şekilde engellenmektir.
- Nadir bulunan engelli rampalarının önüne araba ile park edenler yüzünden 35 cm kaldırımdan inmektir.
- Türkiye’de sağlıklı insanlar çok zor araba kullanırken bizde engelliler kaldırım olmadığı için yollarda akülü sandalyeleriyle ölüme meydan okumaktır.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz ama gerek yok. Bence anlamak için bu kadar dahi yeterli…”
sayın yetkili..diyaliz hastasıyım 10 yıldırda malülen emekliyi..fakat bir yerde çalışma istegimize ragmen bu mumkün olamamakta..yazınızın bir cok yerinde .4c kapsamında calışa bilinir..veya engeli olarak hastaneden yeniden rapor cıkartılarak calışılına bilinir demişsiniz…lütfen bana bilgilendirici yol gösterici bir yöntem iletierseniz hemen harekete gecmek isterim..saygılarımla teşekürler.
Ayhan bey merhaba,
sorunuzaesas konuyu makalemde ayrıntılı anlatmıştım
şöyleki;
Eski SSK kapsamında malulen emekli olan kişiler;
4/a’lı olarak(sigortalı) işçi statüsünde çalışmaya başlarlarsa aylıkları kesilir,
4/b’li (işveren) olarak çalışmaya başlarlarsa aylıkları kesilmez, sosyal güvenlik destek primi öderler,
4/c kapsamında(emekli sandığına bağlı) çalışırlarsa aylıkları kesilmemektedir.