Anayasamızın 55. maddesin de ücret “emeğin karşılığıdır” denerek tanımlanmış ve devamında “Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır” tanımlaması ile güvence altına alınmıştır.
4857 sayılı İş Kanunumuzun 32. maddesinde ise “Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır.” denmiştir. Daha önce işçinin düşük ücretle bordroda gösterilmesinin işçi ve işveren açısından sakıncalarını “Düşük Ücretle Bordroda Gösterilen İşçi Ne Yapabilir?“ başlıklı makalemde ayrıntılı anlatmıştım. Bu makalemde ise hayatın rutini içinde çok yaşadığımız bankalardan kredi ve kredi kartı almak için işverenden yüksek maaş bordrosu veya maaş yazısı verilmesini yazacağım.
4857 sayılı İş Kanununun 8. maddesin de işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37. maddesinde, işçi ücretlerinin iş yerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan (çıkan) yazılı delil niteliğindedir.
Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçi dedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı İş Kanununun 8. ve 37. maddelerinin işverene bu konuda bazı yükümlülükler de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar iş sözleşmesinin taraflarının ispat hükmüne yardımcı nitelikte olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesin de ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanununun 6. bölümünde yer alan işverenin borçları I. Ücret ödeme borcunun tanımlandığı
401. ve diğer maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı kanunlarımız ile, işçinin kişisel özellikleri, iş yerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, iş yerinin özellikleri, emsal işçiler o iş yerinde yada başka iş yerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla veya personelin kredi, kredi kartı alması için gerçek ücretinden yüksek gösterilmesi şekli ile zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordroların da gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. Dava konusu yapılan gerçek ücretin yansıtılmadığı durumlarda yargı; işçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, iş yerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususları dikkate alır.
İmzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları, işçinin meslekte geçirdiği süre, iş yerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceğini araştırır ve tüm delilleri birlikte değerlendirerek bir sonuca gider.
Yargıtay 9. HD. 23.9.2008 tarih 2007/27217 Esas 2008/24515 nolu kararında “Kişi kendi muvazaası na dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusunun mahkemece resen araştırılması gerekmekle, mahkemenin belgeye değer vermeden önce muvazaa şüphesini ortadan kaldırması ve kendiliğinden gerekli araştırmaya gitmesi gerekir” diyerek yerel mahkemelerin yüksek maaş yazısını referans alarak verecekleri kararlarda belgenin muvazaalı olmadığını araştırması gerektiğini belirtmiştir.
Yine konu ile ilgili önemli bir başka Yargıtay kararında Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 04.03.2010 tarihli 2008/20960 Esas 2010/5929 sayılı kararında davacı, yüksek maaş yazısını delil göstererek ücretlerinin ödenmediği sebebiyle iş akdini haklı olarak feshettiğini belirterek kıdem tazminatı, ücret, fazla çalışma ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiştir.
Yargıtay Kararı;
Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davacı, bankaya daha önce sunulan ve üzerinde davalı şirketin imza ve kaşesi bulunan belgeye dayanarak, aylık ücretinin … TL olduğunu ileri sürmektedir. Mahkemece, asgari ücretin esas alındığı bilirkişi raporuna göre karar verilmiş; imzalı ücret bordroları asgari ücret üzerinden düzenlenmiştir.
Söz konusu belgede imzası bulunan davacının gerçek ücretinin … TL olmadığı, kredi alması için bu şekilde düzenlendiğini beyan etmiştir.
Bu duruma göre davacının ücretinin miktarı hususunda tereddüt hasıl olduğundan yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek davacı konumundaki bir işçinin emsal ücretinin ne olabileceği araştırılarak sonucuna göre, dava konusu alacakları belirlenmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA 04.03.2010 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Meslek örgütlerince bildirilen ücret miktarları tarafları ve mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olmayıp, diğer bilgi ve belgelerle de desteklenmeleri gerekir.
T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 28.06.2006 tarihli 2006/9-479 Esas 2006/484 nolu kararında;
İş sözleşmesinin tarafları arasında ücret miktarı konusunda çıkabilecek ihtilaflarda gerçek ücretin her türlü delille ispatı mümkündür. Aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, tanık beyanları gibi delillerle işçinin imzasını taşıyan ücret bordroları veya hizmet sözleşmesinde yazılı olan ücretin gerçek olmadığı kanıtlanabilir. Ücret, mevcut delillerle şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi mümkün bulunmayan kimi durumlarda, davacının yaptığı iş, hizmet süresi ve diğer belirleyici özellikler belirtilmek suretiyle ilgili meslek örgütlerinden sorulmak suretiyle de belirlenebilir.
Ne var ki, meslek örgütlerince bildirilen ücret miktarları tarafları ve mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olmayıp, diğer bilgi ve belgelerle de desteklenmeleri gerekir.
Belirtilen nedenlerle, davacı tarafından bildirilen meslek örgütünden yapılan ücret araştırmasına davalının itirazı nedeniyle, bir diğer meslek örgütü olan Özel Dershaneler Birliğinden ücret araştırması yapılarak, toplanan tüm deliller gözetilerek, davacının anılan devre ücret geliri saptanarak, belirtilen işçilik hak ve alacakları yönünden karar vermek gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Belirtilen nedenlerden direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.06.2006 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
Gerçeği yansıtmadığı uygulamalarda anlaşılan belgeler araştırılmadan hüküm verilemeyeceği yolunda başka bir Yargıtay kararı
T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 19.12.2005 tarihli 2005/16299 Esas 2005/39871 nolu kararında işçinin ücretinin belirlenmesi için işveren tarafından düzenlenerek bankaya verilmiş olan belgenin bankalardan kredi kartı veya kredi alabilmek için düzenlendiği ve gerçek ücreti yansıtmadığı uygulamalarla anlaşılmış olan bir gerçektir.
Dava: Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Karar: Davacı, fark kıdem tazminatı isteğinde bulunmuş mahkemece istek doğrultusunda hüküm kurulmuştur. Davacının imzasını taşıyan ücret ödeme belgelerinde ve kıdem tazminatı bordrosunda aylık ücreti … TL olarak görülmektedir. Davacı bu belgeleri imzalarken herhangi bir ihtirazı kayıt dermeyan etmemiştir. Bu belgelerde açıklanan ücretten daha fazla ücret ödendiği konusunda tanık da dinletmemiştir. Mahkemece işveren tarafından Akbank’a yazılan 15.10.2003 tarihli belgedeki ücrete itibar edilerek fark kıdem tazminatı alacağı hesaplanıp hüküm altına alınmışsa da bu tür belgelerin bankalardan kredi kartı veya kredi alabilmek için düzenlendiği ve gerçeği yansıtmadığı uygulamalarda anlaşılan bir gerçektir. Bu nedenle davacının imzasını taşıyan belgelere itibar edilerek, fark kıdem tazminatı isteğinin reddi, gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Dava sonucun da temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.12.2005 gününde oy birliği ile karar verildi.
Sonuç olarak makalemiz den anlaşılan maaş yazısı vermek tek başına bağlayıcı değildir. Fakat bu personelin bunu delil göstererek dava açmasına da engel değildir. Bunu engellemenin “işverenin kendisini garantiye almasının yolu nedir?” diye soracak olursak şunların yapılması faydalı olabilir:
Son Yargıtay kararında okuduğunuz bir cümle” Davacı bu belgeleri imzalarken herhangi bir ihtirazı kayıt dermeyan etmemiştir.” Referans alınarak verilen yazının alt kısmına, ihtilaf vukuun da şirketin ücret bordrosu ve diğer kayıtları esastır. Diye bir not düşülebilir.Veya hukukta esas olan bir yazılı kayıtın geçersizliği başka bir yazılı kayıtla sağlanabilir. Buda maaş yazısı verilen kişide maaşım .. iken bankadan kredi almak için … maaş alıyorum yazısı aldım gerçek maaşım şudur bunu kabul ve beyan ederim. Gibi bir belgeyi alıp muhafaza etmek işvereni olası hukuki sorunlarda koruyabilir.
Merhaba
Bende bir şirkette muhasebeci olarak çalışıyorum ve bana göre işçinin hakkını yiyen devletten vergi kaçıran işveren ne olursa olsun cezasını çekmeli. siz burada işverene şunu yapın bunu yapın diyerek koruyacağınıza böyle vergi kaçakçılığı sahtekarlık yapmayın diye uyarmanız gerekmez mi ?????
Hasan bey merhaba,
uyarınız için teşekkür ederim fakat sanırım sitemi ve verdiğim cevapları tamamen incelemeden bu yazıyı yazmışsınız ben hakkaniyetten yana olunmasını doğru ve dürüst olunmasını önerdim hep işciyede işverenede bu yazıdada öyle işcinin maaşı ne ise onu gösterir yazı vermeli işveren maaşının üstünde bir yazı vermesi işverene sorun yaratabilir diyorum bu şunu veya bunu korumak değildir. Ayrıca birçok makalem dede vergi kaçırmayın ama kanunlardaki avantajları kullanın diyerekte bahsettiğiniz uyarıyı yapıyorum zaten
üstad merhaba Bağımsız denetim kursunda İTO tanışmıştık YAKUP ÇETİNKAYA
yazılarınızı mümkün olduğu kadar takip ediyorum Bilgi tarnsferiniz pratikliğniz ve dayanaklı yazmanız gayet iyi başarılar dilerim bildiğiniz şekilde devam inşallah
Yakup bey teşekkür ederim