Kanunen kabul edilmeyen giderler, işletmelerin ticari faaliyetleri kapsamında çeşitli nedenlerle katlandıkları, vergi matrahından düşülmesine izin verilmeyen gider ve maliyetlerdir. Bu kavramı daha kısa ve net bir ifadeyle; vergi matrahının tespitinde gayrisafi kazançtan indirilemeyecek giderler şeklinde tanımlayabiliriz. Kanunen kabul edilmeyen giderler, firmanın faaliyet alanı, türü ve hacmine göre farklılık gösteriyor. Bu nedenle gelir-gider yönetimi yapabilmek için her işletme sahibinin ilgili kanunda yer alan maddelere hakim olması gerekiyor. Ticari kazancın elde edilmesiyle doğrudan ilişkili olmayan; firma sahibi ile ortaklarının şahsi ve ailevi harcamaları, kusurdan ötürü ödenen ceza, tazminat, gecikme zamları ve faizler kanunen kabul edilmeyen giderlerin başında geliyor.
Kurum kazancı tespit edilirken, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde yer alan giderler ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun (KVK) 8. maddesinde sayılan giderler hasılattan indirilecektir. Ancak 5520 sayılı Kanununun 11 inci maddesinde, kurum kazancının tespiti sırasında indirilmesine izin verilmeyen giderler topluca sıralanmıştır. Bahse konu giderlerin kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilmesi mümkün değildir. Bu yazıda, 5520 sayılı Kanununun 11 inci maddesinde sayılan söz konusu giderler hakkında bilgilere ve açıklamalara yer verilmiştir. Kanunen kabul edilmeyen giderler; Vergi Usul Kanunu ve Kanunen kabul edilmeyen giderler, işletmelerin ticari faaliyetleri kapsamında çeşitli nedenlerle katlandıkları, vergi matrahından düşülmesine izin verilmeyen gider ve maliyetlerdir. Bu kavramı daha kısa ve net bir ifadeyle; vergi matrahının tespitinde gayrisafi kazançtan indirilemeyecek giderler şeklinde tanımlayabiliriz. Kanunen kabul edilmeyen giderler, firmanın faaliyet alanı, türü ve hacmine göre farklılık gösteriyor. Bu nedenle gelir-gider yönetimi yapabilmek için her işletme sahibinin ilgili kanunda yer alan maddelere hakim olması gerekiyor. Ticari kazancın elde edilmesiyle doğrudan ilişkili olmayan; firma sahibi ile ortaklarının şahsi ve ailevi harcamaları, kusurdan ötürü ödenen ceza, tazminat, gecikme zamları ve faizler kanunen kabul edilmeyen giderlerin başında geliyor.
Kurum kazancı tespit edilirken, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde yer alan giderler ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun (KVK) 8. maddesinde sayılan giderler hasılattan indirilecektir. Ancak 5520 sayılı Kanununun 11 inci maddesinde, kurum kazancının tespiti sırasında indirilmesine izin verilmeyen giderler topluca sıralanmıştır. Bahse konu giderlerin kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilmesi mümkün değildir. Bu yazıda, 5520 sayılı Kanununun 11 inci maddesinde sayılan söz konusu giderler hakkında bilgilere ve açıklamalara yer verilmiştir. Kanunen kabul edilmeyen giderler; Vergi Usul Kanunu ve Gelir Vergisi Kanunu’nun “İndirilecek Giderler” ve “Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler” başlığı altında açıklanmıştır. Ayrıca, Kurumlar vergisi mükellefleri için yasal düzenlemelere ilaveten Kurumlar Vergisi Kanunu’nda “Diğer İndirimler” ve “Kabul Edilmeyen İndirimler” başlığı altında ilaveler yapılmıştır.
Gelir vergisi mükellefleri, “ticari kazançlarının tespiti” sırasında, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ilişkin hükümlerini ve GVK’nın “İndirilecek Giderler” başlıklı 40’ıncı ve “Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler” başlıklı 41’inci maddesinde yer alan hükümlerini dikkate almalıdır.
Kurumlar vergisi mükellefleri de “kurum kazancının tespiti” sırasında yukarıdaki yasal düzenlemelere ek olarak; Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Diğer İndirimler” başlıklı 10’uncu maddesi ile “Kabul Edilmeyen İndirimler” başlıklı 11’inci maddesi hükümlerini de dikkate alınmalıdır.
Aşağıda yer alan giderlerin kurumlar vergisi matrahının tespiti sırasında indirilmesi mümkün değildir:
Tüm bunlara ilave olarak şirketiniz için dahi olsa belgeleyemediğiniz tüm harcama ve giderler, kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması gerekmektedir. Kurum kazancının tespitinde vergi matrahından indirilecek giderlerin neler olduğunun doğru belirlenmesi büyük bir önem arz etmektedir. Uygulamada mükelleflerin, vergi matrahının belirlenmesi sırasında giderlere ilişkin hatalı işlemler yaptıkları ve bu nedenle vergi incelemelerinde cezalı tarhiyatlar ile karşı karşıya kaldıkları görülmektedir. Giderler konusunda yapılan hataların önemli bir kısmı bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca, ekonomik ve ticari hayattaki gelişmeler nedeniyle bazı konuların vergi kanunları tarafından tam olarak açıklığa kavuşturulmamasından dolayı, vergi idaresi ile yargının konulara farklı yaklaşımları kafaların karışmasına da yol açabilmektedir. Bu nedenle mükelleflerin vergi matrahının tespiti sırasında indirilecek giderler konusunda oldukça dikkatli hareket etmeleri gerekmektedir.
(01.07.2022 tarih ve 62992 sayılı özelge) Ortaklar adına ödenen hayat sigortası primleri kurum kazancından indirilebilir mi? Şirket tarafından şirket ortakları adına yaptırılan prim iadeli hayat sigortaları için ödenen primlerin, ortakların şirketin ücretli çalışanı olması durumunda, çalışanlara sağlanan net menfaat olarak kabul edilmesi ve brüte iblağ edilmek suretiyle ücret bordrosuna dahil edilmesi gerekmekte olup, söz konusu tutarların ödendiği ayda elde edilen ücretin %15’ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşmaması kaydıyla, ücretlinin gelir vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır. Ayrıca bu ücretlerin, Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendine göre kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür. Şirket ortaklarının şirketin ücretli çalışanı olmaması durumunda ise söz konusu primler, Gelir Vergisi Kanunu’nun 61.i maddesi kapsamında ücret olarak değerlendirilmeyecektir. Bu durumda, ortaklar adına ödenen hayat sigortası poliçe bedelleri, söz konusu primlerin ortaklara dağıtılan kâr payı olarak değerlendirilmesi ve dağıtılan kâr payları üzerinden işlemin yapıldığı dönemde cari olan tevkifat oranında kâr payı stopajı yapılması gerekmekte olup bu ödemelerin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.
Özel iletişim vergisinin gelir ve kurumlar vergisinde gider olarak dikkate alınırmı? 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 39 uncu maddesi hükmü gereğince özel iletişim vergisinin, bu verginin mükellefi olunup olunmadığına bakılmaksızın gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır. Kanunu’nun “İndirilecek Giderler” ve “Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler” başlığı altında açıklanmıştır. Ayrıca, Kurumlar vergisi mükellefleri için yasal düzenlemelere ilaveten Kurumlar Vergisi Kanunu’nda “Diğer İndirimler” ve “Kabul Edilmeyen İndirimler” başlığı altında ilaveler yapılmıştır.