Adalet ve kalkınma partisi Manisa milletvekili Uğur Aydın tarafından verilen 05.10.2021 tarihinde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Teklifi ile neler değişecek bu makalemizde ayrıntılı inceleyeceğiz.
Kanun teklifindeki (1 , 5, 6,7) Maddelerde ; Yapılan bu düzenlemeyle ile basit usulde vergilendirilen berber, kuaför, tesisatçı, tuhafiyeci, marangoz, kaportacı, lastikçi, tomacı, çay ocağı işleticisi, terzi, tamirci, taksici, dolmuşçu gibi yaklaşık 835 bin küçük esnafın ticari kazançlarının gelir vergisinden istisna edilmesi ve bu mükelleflerin yıllık gelir vergisi beyanname verme yükümlülüklerinin kaldırılması öngörülmektedir. Basit usulde vergilendirilen mükelleflerce, istisna kapsamındaki kazançları için yıllık beyanname verilmeyecek ve diğer gelirler dolayısıyla beyanname verilmesi halinde de bu kazançlar beyannameye dâhil edilmeyecektir. Bu düzenleme sonucu, basit usule tabi mükelleflerin kazançları, Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslar çerçevesinde tespit edilecek, bu mükellefler Vergi Usul Kanunu kapsamında belge düzenleyecek, kayıtlarım defter-beyan sistemi üzerinden tutmaya devam edecek, ancak elde edilen kazançlar gelir vergisinden istisna olacak ve bu kazançlar için yıllık beyanname verilmeyecektir.
Kanun teklifindeki (2) Maddesinde; Yapılan bu düzenlemeyle Günümüzde hemen hemen her yaştan, her meslek grubundan, farklı eğitim düzeylerinde olan birçok kişinin bu platformları aktif olarak kullanmakta olduğu hususu dikkate alındığında, bu faaliyetlerden cüzi sayılacak gelir elde edenler de dahil olmak üzere tüm kazançların ticari kazanç kapsamında vergilendirilmesinin bir sonucu olarak; beyanname verme, defter tutma, bildirimde bulunma, vesika düzenleme gibi mevcut vergi kanunları itibarıyla çeşitli yükümlülüklere tabi olduğu ve bu durumun da uygulamada bazı sorunlara yol açtığı görülmüş ve daha basit bir vergilendirme usulü getirilmesi tercih edilmiştir. Bu platformlardan elde edilen ve 650 bin lirayı aşmayan kazançlar stopaj yoluyla vergilenecek ve böylece belli tutarı aşmayan gelirler de vergilendirilerek uyum düzeyi artırılacaktır. 2020 yılında yaklaşık 20 bin kişinin bu platformlardan gelir elde ettiği görülmektedir. 100 Bin TL’yi aşan gelir elde eden 975 kişi hakkında 2020 yılında inceleme başlatılmış 837 inceleme tamamlanmıştır. Bu incelemelerde 404.690.000 TL matrah farkı tespit edilmiş ve 72 milyon vergi tarhiyatı yapılmıştır. Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından sosyal medya üzerinden gelir elde edenlere yönelik olarak yapılan denetimlerde, 2018 ve 2019 yıllarında 582 mükellef denetlenmiş olup, 42.1 milyon TL gelir vergisi matrahı ile 40 milyon TL KDV matrahının beyan edilmesi sağlanmıştır. Diğer taraftan 2018, 2019 ve 2020 yıllarında yapılan bu çalışmalarda, sadece bir sosyal medya platformu işleticisi üzerinden ortalama 14 bin kişinin yaklaşık 4 milyar TL hasılat elde ettiği görülmüştür.
Kanun teklifindeki (3,8) Maddelerinde Yapılan bu düzenlemeyle tarım sektörünün desteklenmesi amacıyla, Tarım Kanunu ve diğer düzenlemeler kapsamında üreticilere (çiftçilere) yapılan destekleme ödemeleri gelir vergisinden istisna edilmektedir. Söz konusu düzenlemeden destek ödemesi alan yaklaşık 3 milyon mükellefin etkileneceği ve olası vergi kaybının yaklaşık 600 milyon TL olacağı değerlendirilmektedir.
Kanun teklifindeki (7,9,60,61) Maddelerinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Dördüncü geçici vergi döneminin kaldırılmasına paralel olarak verginin zaman maliyetini asgari seviyede tutmak ve geçici vergi düzenlemesinden dolayı Hazinenin olası nakit dengesindeki bozulmaların önüne geçmek amacıyla yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyan ve ödeme sürelerinin birer ay öne çekilmesi noktasında düzenleme yapılmaktadır. Bu minvalde, gelir vergisine ilişkin bir takvim yılında elde edilen gelirlerin Şubat ayının başından yirmibeşinci günü akşamma kadar yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi, kurumlar vergisi beyannamesinin ise hesap döneminin kapandığı ayın üçüncü ayın birinci gününden yirmibeşinci günü akşamına beyan edilmesi amaçlanmaktadır. Diğer taraftan, beyanname verme süresine paralel olarak ödeme sürelerinde de değişiklik yapılmakta olup, yıllık beyanname ile bildirilen gelir üzerinden tahakkuk ettirilen gelir vergisinin Şubat ve Haziran aylarında olmak üzere iki eşit taksitte ödenmesi, kurumlar vergisi açısından ise ödeme süresinin hesap dönemini takip eden üçüncü ayın sonuna kadar ödenmesi amaçlanmaktadır. Yıllık gelir vergisi beyannamesi veren 4.333.669 mükellef ile yıllık kurumlar vergisi beyannamesi veren 966.893 mükellef olmak üzere 5,2 milyon yapılan düzenlemeden etkilenmektedir.
Kanun teklifindeki (10) Maddesinde ; Yapılan bu düzenlemeyle cari vergilendirme döneminin ilk dokuz ayı, üçer aylık dönemler itibariyle geçici vergi dönemleri olarak belirlenmektedir. Buna göre, cari vergilendirme dönemi içerisindeki üç, altı ve dokuz aylık periyodlar üçer aylık dönemler itibariyle geçici vergi dönemleri kabul edilmektedir. İlgili takvim yılı veya hesap döneminin son üç aylık dönemi ise geçici vergi dönemi kapsamında sayılmayacak, madde kapsamındaki mükellefler tarafından bu dönem için geçici vergi beyannamesi verilmeyecektir. Böylelikle, dördüncü dönem geçici vergi beyanından kısa bir süre sonra yıllık beyan ve ödeme zorunluluğu başlayacağından, ödenecek vergi için aynı mali tablolardan iki ayrı beyanname hazırlama külfetinin ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. 2020/4 geçici vergi dönemi itibariyle 2,1 milyonu gelir 966 bini kurumlar vergisi mükellefi olmak üzere yaklaşık 3,1 milyon mükellef söz konusu uygulamadan etkilenmekte olup, ilk yıla mahsus olmak üzere zaman maliyeti nedeniyle 1 milyar TL, damga vergisi nedeniyle 250 milyon TL olmak üzere toplam 1,25 milyar TL maliyeti bulunmaktadır.
Kanun teklifindeki (11) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Vergiye uyumlu mükelleflere vergi indiriminin düzenlendiği maddenin ikinci fıkrasının ikinci bendinde değişiklik yapılmakta, indirimden yararlanma koşulu olan indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl İle önceki iki yılda haklarmda tarhiyat yapılmamış olması koşulu, yapılan tarhiyatların kesinleşmesine bağlanmaktadır. Dolayısıyla maddede belirtilen süre içerisinde haklarında tarhiyat yapılmış olmakla birlikte tarhiyatın kesinleşmemiş olması halinde de mükelleflerin anılan indirimden yararlanılabilmeleri amaçlanmaktadır. Bununla birlikte, söz konusu süre İçerisinde kesinleşen tarhiyatın birinci fıkrada belirlenen indirim tutar sınırının %1 İnden az olması durumunda da İndirimden yararlanma şartları ihlal edilmiş sayılmayacaktır. Örneğin 2021 yılında verilecek beyannameler için bu tutar 1.500.000 TL olarak belirlenmiştir. 1/1/2022 tarihinden itibaren verilecek beyannameler için bu sınırın 1.750.000 TL olarak belirlenmesi durumunda 2019, 2020 ve 2021 yıllarında yapılıp kesinleşen tarhiyatın 17.500 TL yi geçmemesi durumunda indirim şartı ihlal edilmiş sayılmayacaktır. Ayrıca, indirimden yararlanmak için İlk aşamada ilgili yıllar itibarıyla kesinleşmiş tarhiyat olmaması kuralı getirildiği için, yapılan tarhiyatın indirimden yararlanıldıktan sonra kesinleşmesi durumunda yararlanılan İndirimin mükelleften geri alınmasına ilişkin hüküm madde metninden çıkarılmaktadır. Diğer taraftan, maddeyle mezkûr bentteki vergi indiriminden yararlanılabilmesi için beyana tabi vergi türleri itibarıyla kesinleşmiş bir tarhiyat bulunmaması koşulunda da değişiklik yapılmakta, ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış ve kesinleşmiş bir tarhiyat bulunmaması koşulu vergi beyannamelerindeki vergi türleri itibarıyla sınırlandırılmaktadır. Dolayısıyla kesinleşmiş tarhiyat bulunmaması kuralı maddenin beşinci fıkrasında tanımlanan vergi beyannameleriyle sınırlanmakta olup ömeğin damga vergisi beyannamesi bu beyannameler arasında sayılmadığından damga vergisi beyannamesinin verilmemesi veya eksik beyanda bulunulması nedeniyle yapılıp kesinleşen tarhiyatlar tutarına bakılmaksızın indirim şartının ihlali sayılmayacaktır. Uygulamadan 35.153 kurumlar vergisi ve 29.425 gelir vergisi mükellefi yararlanmakta olup, yararlanılan İndirim tutarı sırasıyla 1,609 milyar TL ve 141,3 milyon TL’dir. Bir başka ifadeyle uygulamanın yıllık toplam maliyeti 1,75 milyar TL’dir. Düzenleme sonrası yıllık maliyetin artacağı değerlendirilmekle birlikte net bir hesaplama yapılamamıştır.
Kanun teklifindeki (12) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Ekonomik reformlar içerisinde yer alan Türkiye Dijital Vergi Dairesinin hayata geçirilmesi başta olmak üzere vergi daireleri tarafından verilen hizmetlerin elektronik ortamda verilebilmesi ve işlem süreçlerinin etkinleştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda, Hazine ve Maliye Bakanlığına fiziki ortamdan bağımsız olarak elektronik ortamda vergi dairesinin kurulması, vergi dairelerinin diğer vergi dairelerinin şubesi olarak belirlenmesi suretiyle mükelleflere hızlı ve etkin hizmet verilebilmesinin sağlanması, vergi dairesince yapılan işlemlerin elektronik ortamda kurulan vergi daireleri tarafından da yerine getirilmesini temin edecek düzenlemeler yapma konusunda yetki verilmektedir. Hâlihazırda Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı 465 vergi dairesi, 575 bağlı vergi dairesi (mal müdürlüğü) ve 2 vergi dairesi yetkisine haiz vergi dairesi başkanlığı olmak üzere 1.042 vergi dairesi bulunmaktadır.
Kanun teklifindeki (13) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Gelir İdaresi Başkanlığının görev alanına ilişkin işlerde hizmet alımı yoluyla çalıştırılanın yanı sıra hizmet alımı yapılanların ortak ve yöneticilerinin de bu görev ve sıfatları nedeniyle mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine müteallik olmak üzere öğrendikleri sırları veya gizli kalması lazım gelen diğer hususları ifşa edememeleri ve kendilerinin veya üçüncü şahısların lehine kullanamamalarını temin etmek üzere bu kişiler de 213 sayılı Kanunun 5 inci maddesi kapsamına alınmaktadır.
Kanun teklifindeki (14) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Yabancı memleketlerde bulunanların kendilerine yapılacak tebligattan daha hızlı bir şekilde haberdar olmasının sağlanması ve tebligat sürecinin etkinleştirilmesi amacıyla, yabancı memleketlerde bulunan Türk vatandaşlarına yapılacak tebligatta hangi usullerin izleneceği ile vergi dairelerinin yabancı memleketlerde bulunan kimselere tebliğ olunacak evraklarının, Gelir İdaresi Başkanlığına gönderilmeksizin, vergi dairesi başkanlıkları, vergi dairesi başkanlığı bulunmayan yerlerde defterdarlıklar tarafından doğrudan yurtdışı temsilciliklerine gönderilmesi temin edilmektedir. Yılda ortalama 10 bin evrak Gelir İdaresi Başkanlığı aracılığı ile yurt dışı temsilciliklere gönderilmektedir.
Kanun teklifindeki (15) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Vergi Usul Kanununun 104 üncü maddesinin birinci fıkrasının (I) numaralı bendinde yapılan düzenlemeyle teknolojide meydana gelen değişime bağlı olarak basılı yayının yerini dijital alana bırakmasının getirdiği avantajların vergi süreçlerinde de kullanılması ve ilan yoluyla yapılan tebligatlarda, bu tebligatlardaki etkinliğin artırılması ve muhataplarının tebliğe konu hususlardan hızlı bir şekilde haberdar olabilmelerinin sağlanması amacıyla, tebliğin konusu her biri için ayrı ayrı olmak üzere maddede yer alan tutardan (3600 TL) fazla vergi veya vergi cezasına taalluk ettiği takdirde, ilan yazısının Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı vergi daireleri açısından Gelir İdaresi Başkanlığının, diğerleri için ilgili idarenin resmi internet sitesi üzerinden de duyurulmasına imkân verilmesi sağlanacaktır. Ayrıca, yapılan düzenlemeyle Hazine ve Maliye Bakanlığına maddede yer alan tutarı on katına kadar artırma, yarısına kadar indirme, duyurunun kapsamı, şekli, zamanı ve süresi ile maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirleme konusunda yetki verilmektedir 2020 yılında; 1 milyon ödeme emri, 30 bin ihbarname ilanen tebliğ edilmiştir. Yıllık yaklaşık 10 milyon TL ilan masrafı yapılmaktadır.
Kanun teklifindeki (16) Maddesinde ; yapılan bu düzenlemeyle Vergi Usul Kanununun 120. maddesine “Gelir İdaresi Başkanlığı, vergi ve mükellefiyet türü ile düzeltmeye konu tutarı ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak düzeltme yetkisinin devredilmesi ile düzeltmenin bağlı olunan vergi dairesi dışındaki vergi daireleri tarafından yapılmasına izin vermeye ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.” fıkrası eklenmektedir. Mevcut durumda sadece vergi dairesi müdürü tarafından verilen onay ile yapılan düzeltme işlemlerinde, vergi ve mükellefiyet türü ile düzeltmeye konu tutarı ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak düzeltme yetkisinin devredilebilmesinin yanı sıra düzeltmenin bağlı olunun vergi dairesi dışındaki diğer vergi daireleri tarafından da yapılabilmesi öngörülmektedir.
Kanun teklifindeki (17) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Vergi Usul Kanununun 139 uncu maddesinde yapılan değişiklik ve eklenen yeni iki fıkrayla vergi incelemeleri esas itibariyle dairede yapılacak, incelemenin dairede yapılması, incelemeye tabi olanın iş yerinde tespit yapılmasına ve çalışmalarda bulunulmasına mani olmayacaktır. Ayrıca, incelemeye tabi olanın talep etmesi ve iş yerinin müsait olması halinde inceleme işyerinde yapılacaktır. Maddedeki değişiklik, ticari faaliyetlerin icrasında değişen iş yeri kavramı, vergi incelemesine taraf olan mükelleflerin büyük çoğunluğunun elektronik defter ve belge kullanması, dijital olarak veri depolama olanaklarının çeşitlenmiş olması, incelemelerin daha çok teknolojik ekipmanlar kullanılmak suretiyle yapılması, mükelleflere kolaylık sağlaması amacıyla inceleme süreçlerinin dijital ortama taşınması, uzaktan incelemenin mümkün kılınması suretiyle mükelleflere zaman tasarrufu sağlanması, mükelleflerin çoğunluğunun iş yerlerinin müsait olmaması, iş yerlerinde yapılan inceleme esnasında mükellefin faaliyetinin aksama durumunun ortaya çıkabilmesi, uygulamada vergi incelemelerin büyük çoğunluğu dairede yapılmakla birlikte bazı incelemelerde bu konunun ihtilaf konusu olması nedenleriyle yapılmaktadır.2020 yılında, görevlendirme bazında, toplam 161.122 vergi incelemesi görevinin 158.074’ü Vergi Müfettişinin iş adresinde, 415’i mükellefin iş yerinde ve 2.633’ü ise hem Vergi Müfettişinin iş adresinde hem de mükellefin iş yerinde gerçekleştirilmiştir.
Kanun teklifindeki (18) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Vergi Usul Kanununun 140 ıncı maddesinde yapılan düzenlemeyle, vergi incelemesine, inceleme başlama tutanağı yerine, incelemenin konusunu ve incelemeye başlanıldığı hususunu içeren ve mükellefe tebliğ edilen bir yazı ile başlanılması öngörülmektedir. Ayrıca vergi incelemesine ilişkin süreçlerin elektronik ortamda yapılabilmesine imkan sağlanmaktadır. Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik gereğince vergi incelemelerine otuz gün içinde başlanması gerekmekte olup haklı bir mazeret olması halinde on beş gün ek süre verilmektedir. Mükellef ile birlikte imzalanan incelemeye başlama tutanağının düzenlenmesi ile inceleme başlamaktadır. Tarafların irade ve öznel koşullarından kaynaklanan nedenlerle inceleme başlama zamanı, inceleme görevinin verilmesinden itibaren kırk beş güne kadar uzayabilmekte, defter ve belge ibrazına yönelik sürelerin de kullanılmasıyla vergi incelemesine fiilen başlanılması altmış güne kadar sarkabilmektedir. Bu gecikme, kamusal faaliyetlerin olduğu kadar, mükelleflerin ticari ve mali iş ve işlemlerinde de aksamalara yol açabilmektedir. Bu değişiklik ile kamusal denetim faaliyetlerinin etkin ve verimli biçimde icrası, mükellef hukukunun gecikmeksizin tesis edilmesi, dijital vergi denetim sisteminin geliştirilmesi ve vergi iade incelemeleri dahil olmak üzere inceleme sürelerinin kısaltılması amaçlanmıştır. Ayrıca yapılan bu değişiklik ile uluslararası uygulamalara uygun bir yöntem olan “yazılı bildirim” ile incelemeye başlanarak kamusal denetim sürecine hızlı bir şekilde başlanabilecektir.
Kanun teklifindeki (19) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Bürokrasinin azaltılması, kamu hizmetlerinin hızlı, kaliteli, basitleştirilmiş ve düşük maliyetli bir şekilde yerine getirilmesi amaçlarıyla mükelleflerin mezkûr Kanun uyarınca bildirmeye mecbur olduğu bilgilerin, kamu kurum ve kuruluşları tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığına yazılı veya elektronik olarak bildirilmesi durumunda, bu bildirimi mükellefler tarafından yapılmış bildirim olarak kabul etmeye, bu şekilde kabul edilecek bildirimleri mükellefiyet grubu, faaliyet konusu, vergi türü, iş yeri türü, gelir unsuru ve şirket türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak tespit etmeye ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkili kılınmaktadır.
Kanun teklifindeki (20) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanuna eklenen maddeyle, fiziki ortamda tutulan defterlerde bulunan tasdik zorunluluğuna benzer şekilde, elektronik ortamda tutulan defterler için de tasdik zorunluluğu getirilmekte, bu kapsamda Hazine ve Maliye Bakanlığının Ticaret Bakanlığı ile müştereken veya kendisi tarafından belirlenen usul, esas ve süreler dahilinde söz konusu defterler için berat alınması veya defterlerin onaylanmasının bu Kanun uygulamasında tasdik hükmünde sayılması, berat alınması ve onay işlemlerinde belirlenen usul, esas ve sürelere uyulmaması halinde ise defterlerin tasdik ettirilmemiş sayılması öngörülmektedir.208.622 mükellef e-Defter kullanmakta iken, 1,5 milyon mükellef defterlerini Defter Beyan Sistemi kapsamında elektronik ortamda tutmaktadır.
Kanun teklifindeki (21) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Dijital alanda meydana gelen gelişmelerin sonucu olarak kâğıt olarak düzenlenen belgelerin çok büyük kısmı, hali hazırda yapılmış ikincil mevzuat düzenlemeler dahilinde, elektronik ortamda düzenlenebilmektedir. Diğer taraftan, elektronikleşmenin getirdiği imkânlar çerçevesinde farklı sektörlerdeki farklı uygulamalara ilişkin olarak elektronik belgelerde bulunması gereken bilgiler de farklılık gösterebilmektedir. Söz konusu bilgilere, bu belgelerde yer verilmesinin temin edilmesi ve aksi durumda Kanunun ilgili maddelerinde yer alan müeyyidelerin uygulanabilmesini teminen, 213 sayılı Kanunun 227 nci maddesinde değişiklik yapılarak, mezkûr Kanun uygulamasında mükelleflere kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgelerin vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılması uygulaması kapsamına elektronik belge olarak düzenlenmesi gereken belgeler de dâhil edilmektedir. e-Fatura kullanan mükellef sayısı: 497.065, e-Arşiv Fatura kullanan mükellef sayısı: 440.312, e-İrsaliye kullanan mükellef sayısı: 106.554, e-Serbest meslek makbuzu kullanan mükellef sayısı: 216.711, e-Müstahsil makbuzu kullanan mükellef sayısı: 30.483, e-Bilet kullanan mükellef sayısı: 530 e-Fatura uygulamasında; kamu, yolcu beraberi eşya, ihracat, hal tipi satış, hal tipi komisyoncu gibi farklı senaryoların yanı sıra iade, tevkifat, istisna, özel matrah, ihraç kayıtlı ve SGK gibi farklı fatura tipleri bulunmakta olup, bunların her biri açısından farklı bilgilerin faturanın oluşturulması sırasında girilmesi gerekmektedir.
Kanun teklifindeki (22) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun mükerrer 227. maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, yararlanılması yeminli mali müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibrazı şartına bağlanan konularda (muafiyet, istisna, yeniden değerleme, zarar mahsubu ve benzeri konular), tasdik raporunun öngörülen süre içerisinde ibraz edilmemesi durumunda, mükellefin kendisine tebliğ edilmek şartı ile 60 günlük bir mühlet verilmesi ve bu süre içinde verilmesi halinde tasdik raporunun zamanında verilmiş sayılması sağlanmaktadır. 2020 dönemine ilişkin olarak, elektronik ortamda, 30.635 tam tasdik raporu ibraz edilmiştir.
Kanun teklifindeki (23) Maddesinde ; Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun 234 üncü maddesinde düzenlenen gider pusulası uygulamasına ilişkin olarak uygulamada mükellefler nezdinde bahse konu belgenin düzenlenmesi gereken durumlar hakkında yaşanan tereddütlerin giderilmesini teminen mezkûr madde yeniden düzenlenmektedir. 213 sayılı Kanunun 234 üncü maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle, gider pusulasının düzenlenme zorunluluğunun bulunduğu durumlara açıklık getirilmesinin yanı sıra belgenin düzenlenme süresi de açık bir şekilde ifade edilmektedir. Ayrıca, maddenin mevcut metninde yer alan hükümler, uygulamada bugüne kadar tecrübe edilen hususlar çerçevesinde bazı durumlarda gider pusulası yerine kabul edilebilecek belgelere ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır. Bu kapsamda; Malın veya hizmetin bedelinin, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde satıcıya; banka, ödeme kuruluşları veya PTT A.Ş. aracılığıyla ödenmesi halinde, bu kurumlarca düzenlenen belgeler, satın alınan malların gider pusulası düzenlemek zorunda olanlara 6502 sayılı Kanun kapsamında iade edilmesinde, anılan Kanun uyarınca iade edilecek tutarların; banka, ödeme kuruluşları veya PTT A.Ş. aracılığıyla iadesinde bu kurumlarca düzenlenen belgeler, 213 sayılı Kanuna göre belge düzenleme zorunluluğu bulunmayan kamu kurum ve kuruluşlarının, tabi oldukları ilgili mevzuat dahilinde, yaptıkları işler veya sattıkları mallar için düzenledikleri belgeler gider pusulası yerine geçen belge olarak kabul edilmekte ve bu hallerde mükellefler tarafından ayrıca gider pusulası düzenlenmesinin aranmaması sağlanmaktadır.
Kanun teklifindeki (24) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun mükerrer 242. maddesinde yapılan değişikliklerle; Kanun teklifindeki (25) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle, Hazine ve Maliye Bakanlığına, tutulması ve düzenlenmesi zorunlu defter, kayıt ve belgelerin mikro film, mikro fiş veya elektronik bilgi ve kayıt araçlarıyla yapılması veya bu kayıt ortamlarında saklanmasının yanı sıra, bu kayıt ortamları ile ibraz edilmesi hususunda da izin verme ya da zorunluluk getirme konusunda yetki verilmektedir.
Kanun teklifindeki (26) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun 279 uncu maddesi ile uyumun sağlanmasını teminen; aynı Kanunun 261 inci maddesinde sayılan değerleme ölçüleri arasına “alış bedeli” de eklenmektedir.
Kanun teklifindeki (21) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun 262 nci maddesine eklenen fıkralarla, söz konusu dağınıklık giderilmekte, maliyet bedeline girmesi zorunlu olan ve olmayan unsurlar kapsamlı ve tadadi olarak sayılmak suretiyle Kanuna derç edilmektedir. Uygulamada tereddütlere neden olan, maliyet bedeline zorunlu veya ihtiyari olarak dâhil edilmesi öngörülen giderler sayılmak suretiyle maliyet bedelinin nelerden oluştuğu açıklığa kavuşturulmaktadır.
Kanun teklifindeki (28) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun 261 inci maddesine değerleme ölçüsü olarak eklenen “alış bedeli”nin tanımı ve kapsamına, mezkûr Kanuna eklenen bu maddede yer verilmektedir. Bu suretle de mevcut durumdaki belirsizlik giderilmekte olup, alış bedeli olarak dikkate alınacak tutarın ne olduğu açık bir şekilde ifade edilmekte ve uygulamada yaşanan tereddütlerin önüne geçilmektedir.
Kanun teklifindeki (29) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun 262 nci maddesinde yapılmakta olan değişikliğe istinaden Kanunun 270 İnci maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır.
Kanun teklifindeki (30) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun 262 nci maddesinde yapılmakta olan değişikliğe istinaden 273 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi yürürlükten kaldırılmaktadır.
Kanun teklifindeki (31) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun mükerer 298 inci maddesine eklenen (Ç) fıkrası ile kollektif, adî komandit ve adî şirketler dâhil olmak üzere tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerine (münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler ile kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler hariç), enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği hesap dönemlerinin sonu itibarıyla, bilançolarına dahil bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetlerini (bu niteliklerini korudukları müddetçe sat„kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilenler hariç) ve bunlar üzerinden ayrılmış amortismanları mezkûr maddede belirtilen şartlar doğrultusunda yeniden değerleyebilme imkanı getirilmektedir. Bu kapsamda, yeniden değerlemede, yeniden değerlemenin yapılacağı yıla ait olan yeniden değerleme oranının dikkate alınması, hesaplanan değer artışının bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilmesi, yeniden değerlemeye tabi tutulan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin yeniden değerleme sonrasında bulunan değerleri üzerinden amortismana tabi tutulmaya devam edilmesi, değer artışı tutarının sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmının, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir/kurumlar vergisine tabi tutulması, yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması halinde bunlara isabet eden pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışlarının amortismanlar gibi muameleye tabi tutulması, hesap dönemi içinde aktife giren iktisadi kıymetler için aktife girdiği hesap döneminde yeniden değerleme yapılmaması, yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin elden çıkarılmasından önce enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşması halinde ilgili dönemde enflasyon düzeltmesi yapılması ve bu fıkra uyarınca yeniden değerleme yapılmaması, müteakiben enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşmadığı ilk hesap döneminden itibaren yeniden değerleme uygulamasına devam olunabilmesi, yeniden değerlemenin herhangi bir yılda yapılmaması durumunda, sonraki hesap dönemlerine ilişkin olarak yeniden değerleme yapılabilmesi öngörülmektedir. Bilanço esasına göre defter tutan yaklaşık 1,7 milyon mükellef yapılacak düzenlemeden etkilenmektedir.
Kanun teklifindeki (32) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun 320 nci maddesine eklenen dördüncü fıkra hükümleriyle uyumlaştırmanın sağlanmasını teminen 213 sayılı Kanunun 315 inci maddesinin birinci cümlesinde yer alan “Maliye” ibaresinden önce gelmek üzere ” , bu Kanunun 320 nci maddesinin dördüncü fıkrası saklı kalmak üzere, Hazine ve” ibaresi eklenmektedir. Bu Kanunla, 213 sayılı Kanunun 320 nci maddesine eklenen dördüncü fıkra ile mükelleflere; Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen faydalı ömür süresinin iki katını ve elli yılı aşmamak, her yıl için aynı nispet uygulanması şartıyla, daha uzun faydalı ömürler dikkate alınarak amortisman sürelerini uzatabilme hususunda serbesti tanınmaktadır. Örneğin halihazırda jeneratörler 10 yılda amorti edilmekte olup yapılacak düzenlemeyle amortisman süresi 20 yıla kadar uzatılabilecek olup, bu durumda her yıl %5 amortisman oranı dikkate alınacak ve bu şekilde belirlenen amortisman süresi ve oranı, izleyen yıllarda değiştirilemeyecektir.
Kanun teklifindeki (32) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Bu Kanunla 213 sayılı Kanunun 320 nci maddesine eklenen üçüncü fıkra hükümleriyle uyumlaştırmanın sağlanmasını teminen 318 nci maddede de değişiklik yapılmaktadır. Bu kapsamda, 213 sayılı Kanunun 318 nci maddesinin birinci fıkrasına, “Ayrı ayrı tespit edilen nispetler, Kanunun 320 nci maddesinin üçüncü fıkrası uygulamasında müracaat tarihinden itibaren geçerlidir.” cümlesi eklenmektedir. Bu Kanunla, 213 sayılı Kanunun 320 nci maddesine eklenen üçüncü fıkra ile; maddenin ikinci fıkrası kapsamında olanlar (faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları binek otomobilleri hariç işletmelere ait binek otomobilleri) hariç olmak üzere, işletme aktifine yeni kaydedilecek amortismana tabi iktisadi kıymetler için aktife girme tarihinden itibaren günlük esasa göre amortisman ayrılabilmesi bir seçimlik imkan olarak mükelleflere tanınmaktadır.
Kanun teklifindeki (34) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun 320 nci maddesinde yapılan değişiklikle amortismanın süre bakımından uygulamasına yönelik usullere yenileri eklenmektedir. Bu kapsamda yapılan düzenlemeler neticesinde; Maddenin ikinci fıkrası kapsamında olanlar hariç olmak üzere, işletme aktifine yeni kaydedilecek amortismana tabi iktisadi kıymetler için aktife girme tarihinden itibaren günlük esasa göre amortisman ayrılabilmesi bir seçimlik imkan olarak mükelleflere tanınmaktadır. Bu durumda, faydalı ömür süresinin gün olarak hesaplanmasında, Hazine ve Maliye Bakanlığınca yıl olarak tespit ve ilan edilen faydalı ömür süreleri üç yüz altmış beş ile çarpılmak suretiyle belirlenecektir. Mükelleflere; Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen faydalı ömür süresinin iki katını ve elli yılı aşmamak, her yıl için aym nispet uygulanması şartıyla, daha uzun faydalı ömürler dikkate alınarak amortisman sürelerini uzatabilme hususunda serbesti tanınmaktadır. Örneğin halihazırda jeneratörler 10 yılda amorti edilmekte olup yapılacak düzenlemeyle amortisman süresi 20 yıla kadar uzatılabilecek olup, bu durumda her yıl %5 amortisman oranı dikkate alınacak ve bu şekilde belirlenen amortisman süresi ve oranı, izleyen yıllarda değiştirilemeyecektir. Yıl veya gün esasına göre amortisman ayırabilme serbestisi tanınan iktisadi kıymetler bakımından, söz konusu yöntemlerden biri ile amortisman hesaplanmasına başlandıktan sonra, hesaplama şekli değiştirilemeyecektir. Ayrıca, maddenin uygulama usul ve esaslarını belirleme konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkili kılınmaktadır.
Kanun teklifindeki (35) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve İcra takibine değmeyecek derecede küçük olan alacaklara ilişkin bir tutar (3.000 Türk lirasını aşmayan tutar) belirlenerek, bu konudaki belirsizlik giderilmektedir. Diğer taraftan şüpheli alacak hükümlerinin işletme hesabı esasında defter tutan mükellefler açısından da uygulanabilmesine imkân tanınmaktadır.
Kanun teklifindeki (36) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Bu madde İle 213 sayılı Kanunun 328 inci maddesinde yapılan değişiklikle, esas itibarıyla, mevcut uygulamadaki tereddütlü hususlar giderilmektedir. Bu kapsamda, amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılması halinde, satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi veya benzer mahiyetteki bir iktisadi kıymetin iktisabı işin niteliğine göre zorunlu bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa, satış neticesinde alınan bedel ile bunlarm envanter defterinde kayıtlı değerleri arasındaki oluşan karın, bilanço esasına göre defter tutanlar tarafından, satışın yapıldığı tarihi takip eden üçüncü takvim yılının sonuna kadar pasifte geçici bir hesapta tutulabileceği hüküm altına alınarak, bu karın geçici hesapta tutulacağı süre konusundaki tereddüt mükellef lehine giderilmektedir. Pasifte geçici bir hesapta tutulan kârın, finansal kiralama yoluyla edinilenler de dâhil olmak üzere iktisap edilen bir veya birden fazla kıymetin bu Kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlarına mahsup edileceği belirtilerek yeni alınacak iktisadi kıymetlerin sayısında sınır olmadığı vurgulanmaktadır. Geçici hesapta tutulan kârın, satışı yapılan iktisadi kıymetin yerine iktisap edilen yeni kıymetlerin amortisman ayrılabilecek tutarından fazla olması durumunda, bu fazlalığın satışın yapıldığı yılı takip eden üçüncü takvim yılının kar ve zarar hesabına ekleneceği hususu netleştirilmektedir.
Kanun teklifindeki (37) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun 329 uncu maddesinde yapılan değişiklikle, esas itibarıyla, 328 nci maddede yapılan değişiklikler de dikkate alınarak, mevcut uygulamadaki tereddütlü hususlar giderilmektedir. Bu kapsamda, yangın, deprem, sel, su basması gibi afetler yüzünden tamamen veya kısmen zıyaa, uğrayan amortismana tabi iktisadi kıymetler için alınan sigorta tazminatı ile ziyaa uğrayan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin yenilenmesi veya benzer mahiyetteki bir iktisadi kıymetin iktisabı işin niteliğine göre zorunlu bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa, tazminat fazlasının, bilanço esasına göre defter tutan mükellef tarafından, tazminatın alındığı tarihi takip eden üçüncü takvim yılının sonuna kadar pasifte geçici bir hesapta tutulabileceği hüküm altına alınarak tazminat fazlasının geçici hesapta tutulacağı süre konusundaki tereddüt mükellef lehine olacak şekilde giderilmektedir. Pasifte geçici bir hesapta tutulan tazminatın, finansal kiralama yoluyla edinilenler de dâhil olmak üzere iktisap edilen bir veya birden fazla kıymetin bu Kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlarına mahsup edileceği belirtilerek yeni alınacak iktisadi kıymetlerin sayısında sınır olmadığı vurgulanmaktadır. Geçici hesapta tutulan tazminatın, tamamen veya kısmen zarar gören iktisadi kıymetin yerine iktisap edilen yeni kıymetlerin amortisman ayrılabilecek tutarından fazla olması durumunda, bu fazlalığın tazminatın alındığı yılı takip eden üçüncü takvim yılının kar ve zarar hesabına ekleneceği hususu netleştirilmektedir.
Kanun teklifindeki (38) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun 339 uncu maddesinde yapılan değişiklik ile artırım tutarının kesinleşen cezadan (kesinleşen birden fazla ceza olması durumunda bunlardan tutar itibarıyla en yükseğinden) fazla olamayacağı temin edilmektedir. Bir başka ifadeyle, kesinleşen bir cezadan sonra maddede yer alan süreler içerisinde yeniden ceza kesilmesi durumunda, madde gereğince bu ceza üzerine eklenecek olan artırım tutarı, kesinleşen cezadan fazla olmamak üzere, kesilen cezanın yüzde ellisi olacaktır. 2020 yılında, kendisine ceza kesilen 548.965 mükellefe 1.108.097 ceza için tekerrür hükümleri uygulanmış olup, bu kapsamda 23,2 milyar TL’lik ceza kesilmiştir.
Kanun teklifindeki (39) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Maddede yapılan değişiklik ile kâğıt ortamında yapılan/tutulan kayıt ve defterlere ilişkin olarak kayıt nizamına ilişkin hükümlere uyulmaması durumunda kesilecek cezalara söz konusu Kanunun mükerrer 242 nci maddesinde yer alan yetki kapsamında uygulanmakta olan elektronik kayıt ve defter uygulamalarındaki kayıt nizamına uyulmaması fiilleri de eklenmiştir. 2021 yılı için l . derece usulsüzlük cezası tutarı; sermaye şirketleri için 240 TL, sermaye şirketleri dışında kalan birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı için 140 TL, ikinci sınıf tacirler için 70 TL, yukarıdakiler dışında kalıp beyanname usulüyle gelir vergisine tabi olanlar için 32 TL ve kazancı basit usulde tespit edilenler için 19 TL’dir.
Kanun teklifindeki (40) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Maddenin birinci fıkrasının (I) numaralı bendinde yapılan değişiklik ile gider pusulasının belirlenen sürede düzenlenmemesi durumunda hiç düzenlenmemiş sayılmasına bağlı olarak özel usulsüzlük ceza kesilebilmesi sağlanmıştır.Maddenin (8) numaralı bendinde yapılan değişiklik ile indirimli ceza uygulaması getirilmiş olup, belge basımı ile ilgili bildirim görevinin belirlenen sürede yerine getirilmemesi durumu ile bildirimin eksik veya hatalı yapılması durumunda kesilmeşi gereken özel usulsüzlük cezası, bildirimin belirlenen sürenin sonundan başlayarak 30 gün içinde yapılması ya da eksik veya hatalı yapılan bildirimin aynı süre içerisinde tamamlanması veya düzeltilmesi durumunda 1/2 oranında uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Ayrıca maddeye eklenen (l l) numaralı bent ile Kanunun mükerrer 227 nci maddesi uyarınca tasdik kapsamına alınan konulara ilişkin olarak ibraz edilmesi gereken yeminli mali müşavir tasdik raporunun aynı maddenin üçüncü fikrasında belirlenen sürede ibraz edilmemesi durumunda, ibraz yükümlülüğünü yerine getirmeyen mükellef adına özel usulsüzlük cezası kesilmesi sağlanmıştır. 2020 yılında, 353/1- Fatura düzenlememe kaynaklı olarak yaklaşık 30 bin kişiye toplam 650 milyon TL özel usulsüzlük cezası kesilmiştir. 2020 yılında süresinde bildiriminde bulunmayan yaklaşık 2 bin matbaa işletmesine yaklaşık 6 milyon TL ceza kesilmiştir.
Kanun teklifindeki (41) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Mükerrer 355 inci maddenin madde başlığına ve birinci fıkrasına “mükerrer 242 inci” ifadesi eklenmek suretiyle e-Defter ve e-Belge başta olmak üzere 213 sayılı Kanunun mükerrer 242 ile mükerrer 257 nci maddelerindeki yetkilere istinaden hayata geçirilen elektronik uygulamalara başvuru yapmayan veya bu uygulamaları kullanmayan mükelleflere kesilecek cezanın özel usulsüzlük cezası olduğu netleştirilmektedir.[/box Kanun teklifindeki (42) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Düzenleme ile devam etmekte olan vergi incelemesinin ilgili olduğu vergi türünden ve takdir komisyonuna sevk edilen olayın ilgili olduğu vergi türünden farklı vergi türü için madde hükmünün uygulanabilmesi temin edilmektedir. Değişiklikle mükelleflerin, haklarında yapılmakta olan vergi İncelemesi ya da yapılan takdire sevk işlemine ilişkin vergi türünden farklı vergi türü için pişmanlıkla beyanname verebilmesi mümkün hale getirilmiştir. 2020 yılında 5.5 milyon mükellef tarafından 112 milyon beyanname verilmiştir. Diğer taraftan, 331 bin mükellef 674 bin beyannameyi kanuni süresinden sonra (KSS), 168 bin mükellef ise 195 bin beyannameyi pişmanlık talepli olarak vermiştir. Bununla birlikte, 508 bin mükellef daha önce verdikleri beyannamelerden 1.2 milyonunu KSS olarak, 131 bin mükellef ise 204 binini pişmanlıkla düzeltmiştir.
Kanun teklifindeki (43) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun 376 ncı maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan indirimin, uzlaşma kapsamına alınan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları için de uygulanabilmesi sağlanmaktadır.
Kanun teklifindeki (44) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle İhtilafların azaltılması ve vergisel süreçlerde etkinliğin artırılması amacıyla 5.000 Türk lirasını aşan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarına ilişkin olarak uzlaşma talep edilebilmesi ve söz konusu tutarı aşmayan usulsüzlük cezaları içinse 213 sayılı Kanununun 376 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan indirim oranının %50 artırımlı olarak uygulanması sağlanmaktadır. Uzlaşmaya konu edilebilecek usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının tespitinde cezayı gerektiren fiil bazında kesilecek toplam ceza tutarı dikkate alınacaktır. 2020 yılında gerçekleştirilen 47.913 tarhiyat sonrası uzlaşma görüşmesinin 45.199’unda uzlaşma sağlanmış, 2.714’ünde uzlaşma sağlanamamıştır. 2020 yılında 19.217 mükellefe 5.000 TL’yi aşan tutarda, 530.583 mükellefe ise 5.000 TL ve altında özel usulsüzlük cezası kesilmiştir.
Kanun teklifindeki (45) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle İhtilafların azaltılması ve vergisel süreçlerde etkinliğin artırılması amacıyla 213 sayılı Kanunun ek II inci maddesinde değişiklik yapılarak, 5.000 Türk lirasını aşan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamına alınmaktadır. Uzlaşmaya konu edilebilecek usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının tespitinde, cezayı gerektiren fiil bazında kesilecek toplam ceza tutarı dikkate alınacaktır.2020 yılında gerçekleştirilen 18.836 tarhiyat öncesi uzlaşma görüşmesinin 11.336’sında uzlaşma sağlanmış, 7.500’ünde uzlaşma sağlanamamıştır.
Kanun teklifindeki (46,) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle mükelleflerin, yürürlükte bulunan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması hükümlerine aykırı olarak vergilendirildiği veya bu şekilde vergilendirileceğine ilişkin kuvvetli emareler bulunduğu iddiasıyla anlaşmanın “Karşılıklı Anlaşma Usulü” hükümlerine göre Gelir İdaresi Başkanlığına veya çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması hükümlerine bağlı olarak diğer ülke yetkili makamlarına başvurma imkânı sağlanmaktadır. Madde ile mükellefin karşılıklı anlaşma usulü başvurusunu, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasında süre bulunmadığında veya iç mevzuat hükümlerine atıf yapıldığında, başvuruya konu işlemden ilk haberdar olduğu tarihten itibaren üç yıl içerisinde yapabilmesine imkan verilmektedir. Kanun teklifindeki (47) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Bu düzenleme ile mükellefin karşılıklı anlaşma usulü başvunısunun dava açma süresini durdurması sağlanmaktadır. Maddenin devamında ise karşılıklı anlaşma usulü başvurusuna konu talebin reddedilmesi veya karşılıklı anlaşma usulü sürecinde çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasına taraf devletlerin yetkili makamları arasında anlaşmaya varılamaması durumunda, mükellefin sonucun tebliğ edildiği tarihten itibaren kalan dava açma süresi içerisinde vergi mahkemesi nezdinde dava açabileceği düzenlenmektedir. Kanun teklifindeki (48) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Yapılan düzenlemeyle Gelir İdaresi Başkanlığı ile diğer Akit Devletin yetkili makamı arasında varılan anlaşma sonucunun mükellefe yazı ile tebliğ edileceği; mükellefin yazının tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde kararı kabul edip etmediğini Gelir İdaresi Başkanlığına bildireceği, bu süre içinde bildirimde bulunmadığı takdirde, anlaşmayı kabul etmemiş sayılacağı açıklanmaktadır. Anlaşma sonucunun kabul edilmediği veya kabul edilmemiş sayıldığı durumlarda, otuz günlük sürenin bitiminden itibaren vergi mahkemesinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı hüküm altına alınmaktadır. Maddenin devamında, mükellefin anlaşma sonucunu kabul etmesi durumunda anlaşma üzerine tahakkuk eden vergilere gecikme faizinin uygulanacağı ve gecikme faizinin hangi süreler için hesaplanacağı düzenlenmektedir. Karşılıklı anlaşmanın vaki olduğu durumda, üzerinde anlaşılan hususlar ve anlaşma uyarınca düzeltilen vergi ve cezalar hakkında mükellefin dava açamayacağı, hiçbir mercie şikâyette bulunamayacağı ve ceza indiriminden yaralanamayacağı hüküm altına alınmaktadır. Düzeltme işlemine konu verginin tamamı ile cezaların yarısının mükellefe tebliğ edildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde ödenmesi halinde cezanın yarısının indirilmesi imkânı sağlanmaktadır. Kanun teklifindeki (49) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Bu madde ile mükellefin karşılıklı anlaşma usulüne başvurmadan önce dava açması durumunda; mahkemenin inceleme yapmayacağı, yapar ve karar verirse karşılıklı anlaşma başvurusuna ilişkin sonucun dikkate alınacağı ve anlaşma sonucunun idare tarafından yargı mercilerine bildirileceği, karşılıklı anlaşmanın vaki olmaması halinde, durdurulmuş olan davanın görülmesine devam olunacağı düzenlenmektedir. Mükellefın, karşılıklı anlaşma usulü başvurusundan önce uzlaşmaya başvurduğu durumda uzlaşmanın erteleneceği veya mükellefin talebi ile anlaşma sonucunu beklemeden uzlaşılabileceği düzenlenmekte ve uzlaşmanın vaki olmadığı durumlarda tekrar karşılıklı anlaşma usulüne başvurırıasına imkân sağlanmaktadır. Kanun teklifindeki (50) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Bu düzenleme ile mükellefin, Gelir İdaresi Başkanlığına yapılan karşılıklı anlaşma usulü başvurusunun, başvuruya konu vergi ve cezalar için, başvuru tarihi itibarıyla bu Kanunda yazılı zamanaşımı sürelerini durdurması sağlanmakta ve duran zamanaşımın ne zaman kaldığı yerden işlemeye devam edeceği düzenlenmektedir. Yapılan düzenleme, karşılıklı anlaşma sonucuna göre yapılacak düzeltmenin, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasında bir süre bulunduğu durumlar hariç olmak üzere, 213 sayılı Kanunda yer alan zamanaşımı hükümlerine bakılmaksızın uygulanmasına imkân vermektedir. Mükellefın, karşılıklı anlaşmanın sonucunu kabul ettiği durumlar hariç olmak üzere, sürecin herhangi bir aşamasında başvurusunu geri çekebileceği, bu durumda duran zamanaşımının kaldığı yerden işlemeye devam edeceği ve başvurusunu geri çektiği durumda, 213 sayılı Kanunun diğer hükümleri kapsammdaki başvuru haklarının saklı kalacağı açıklanmaktadır. Maddenin devamında, karşılıklı anlaşma usulüne başvurulmasının tahakkuk eden vergi ve cezaların tahsilatını durdurmayacağı düzenlenmektedir. Bu hükümlere ilişkin usul ve esasların belirlenmesi hususunda Hazine ve Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.
Kanun teklifindeki (51) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 213 sayılı Kanunun geçici 30 uncu maddesine eklenen fıkrayla, maddeye eklenen fıkranın yürürlüğe girdiği tarih ila 31/12/2023 tarihleri arasında;6948 sayılı Sanayi Sicili Kanununa göre sanayi sicil belgesini haiz mükelleflerce münhasıran imalat sanayiinde, 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu, 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ve 6550 sayılı Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanun kapsamında faaliyette bulunan mükelleflerce münhasıran Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde kullanılmak üzere,Yatırım teşvik belgesi kapsamındaiktisap edilen yeni makina ve teçhizat için uygulanacak amortisman oran ve süreleri,Hazine ve Maliye Bakanlığınca bu Kanunun 315 inci maddesine göre tespit ve ilan edilen faydalı ömür sürelerinin yarısı dikkate alınmak suretiyle hesaplanabilmesine imkan sağlanmaktadır. Bu şekilde yapılacak hesaplamada faydalı ömür süresinin küsuratlı çıkması halinde, çıkan rakam bir üst tam sayıya tamamlanmak suretiyle ilgili kıymetlere uygulanacak amortisman oran ve süreleri belirlenecek ve bu şekilde belirlenen oran ve süreler izleyen yıllarda değiştirilemeyecektir. İmalat sanayiinde kullanılmak üzere iktisap edilen ve madde hükmünden yararlanılabilecek makina ve teçhizatı tespite Cumhurbaşkanı, uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkili kılınmaktadır.
Kanun teklifindeki (52) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Bu Kanunla 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 nci maddesine eklenen (Ç) fıkrası uyarınca ilk kez yeniden değerleme yapacak mükelleflerin istemeleri halinde, ilk kez yeniden değerleme yapacakları hesap döneminden önceki hesap döneminin sonu itibarıyla bilançolarına kayıtlı bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerini maddede öngörülen kapsam, şart ve hükümlere uymak koşuluyla yeniden değerleyebilmelerine imkân sağlanmaktadır. 213 sayılı Kanunun geçici 31 inci maddesinin 2018 yılındaki uygulamasından 1.073 mükellef yararlanmış, 5,8 milyar TL’lik gayrimenkul yeniden değerlemeye tabi tutulmuş ve değerleme sonrası bu gayrimenkuller 9,9 milyar TL olarak bilançolarda yer almıştır. Bu sayede 4,1 milyar TL’lik değer artışı gerçekleşmiş ve yaklaşık 208 milyon TL vergi tahakkuk etmiştir.Söz konusu maddeye 7326 sayılı Kanun ile eklenen yedinci fıkra kapsamında, yıl sonuna kadar düzeltme yapılması mümkün olup 30.9.2021 tarihi itibarıyla, 2.194 mükellef yeniden değerleme yapmış, 34,9 milyarlık taşınmaz ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymet değerlenerek 66 milyar TL tutarına ulaşmış ve 3 1 milyar TL’lik değer artışı üzerinden 621 milyon TL’lik vergi beyan edilmiş ve 104,4 milyon TL vergi tahsil edilmiştir.
Kanun teklifindeki (53) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Damga Vergisi Kanununda, bu Kanunun uygulaması bakımından resmi daire tanımına yer verilmiş olup, genel ve özel bütçeli idareler, il özel idareleri, belediyeler ve köyler resmi daire olarak düzenlenmiştir. Damga Vergisi Kanununun 8 inci maddesine hüküm eklenmek suretiyle, YİKOB ‘lar da damga vergisi uygulamasında resmi daire kapsamına alınmakta, aynı işlevi ifa eden İl özel idarelerinin tabi olduğu damga vergisi rejimine dâhil edilmektedir.
Kanun teklifindeki (54) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun “IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünde, Kanun teklifindeki (54) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (a) bendinin sonuna “aynı Kanunun mükerrer 20/B maddesi kapsamında vergilendirilen kazançlara konu teslim ve hizmetler,” ibaresi eklenmek suretiyle, yukarıda belirtilen ve yapılacak olan düzenleme ile Gelir Vergisi Kanununa eklenen yeni istisna müessesesi kapsamında vergilendirilecek olan mükelleflerin bu faaliyetleri KDV’den istisna olacaktır. Yaklaşık 20.000 kişinin kapsama girebileceği değerlendirilmekle birlikte süreç içerisinde bu sayının artacağı tahmin edilmektedir.
Kanun teklifindeki (56) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Yapılan düzenleme ile ÖTV Kanununa ekli (III) sayılı listenin (B) cetvelindeki mallar (tütün mamulleri) için asgari maktu vergi tutarlarına ilişkin Kanun ile belirlenmiş olan hadlerin, Cumhurbaşkanı kararı ile üç katına kadar artırılabilmesi, aynı Kanuna ekli (II) sayılı listede yer alan mallar (motorlu taşıtlar) İçin belirlenen oranlar ve oranlara esas özel tüketim vergisi matrahlarının alt ve üst sınırlarının da yine Cumhurbaşkanı Kararı ile üç katına kadar artırılabilmesine olanak sağlanmaktadır. Diğer taraftan, Cumhurbaşkanına (II) sayılı listede yer alan 87.03 GTİP numarasında tanımlı mallar (binek otomobilleri) için ÖTV’ye esas farklı matrah grupları oluşturabilme yetkisi ile bu araçlara ilişkin motor güçleri itibarıyla ÖTV oranı farklılaştırabilme yetkisi tanınmaktadır.
Kanun teklifindeki (57) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Yapılan düzenlemeyle, ATV/UTV tipi taşıtlar (II) sayılı listenin ilgili sıralarına ismen ve % 25 ÖTV oranı ile eklenmekte ve bu taşıtların farklı G.T.İ.P. numaralarından beyan edilerek ÖTV dışı bırakılmasının önüne geçilmektedir. Ayrıca madde ile, 87.03 G.T.İ.P. numarası altında motor silindir hacmine ve özel tüketim vergisi matrahına göre farklı oranlarda vergilendirilen motorlu karavanlarda vergilendirmeye esas tek bir oran (%45) belirlenmektedir.2021 yılında 87.03 GTİP no.sundan 764 adet ATV beyan edilmiştir. ÖTV (2A) beyanname sisteminin sorgulanması sonucu, 2020 yılında dönüşüm sonrası motorlu karavan olarak beyan edilen araç sayısı 10 iken 2021 yılında 87.03 GTİP numarasından karavan beyanı olmamıştır. Öte yandan, 5 yıl sonrası dönüşümle 2.842 adet motorlu karavanın tescili tespit edilmiştir. Düzenleme ile %45 oran ile 5 yıllık süre beklenmeksizin dönüşümü yapılarak “yeni” karavanlar iktisap edilebilecektir. Zaten bir vergi geliri bulunmadığından vergi kaybı söz konusu olmayacaktır. Öte yandan, yıllık ne kadar aracın motorlu karavan olarak beyan edileceğine ilişkin veri bulunmamaktadır.
Kanun teklifindeki (58) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle 5411 sayılı Kanunun 143 üncü maddesinin beşinci fıkrasında değişiklik yapılarak, varlık yönetim şirketlerinin işlemleri ve bu işlemlerine ilişkin düzenlenen kâğıtlara, kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince uygulanan damga vergisi, harç ve KKDF İstisnası sürekli hale getirilmekte, 4054 sayılı Kanunun 39 uncu maddesine göre Rekabet Kurumuna yapılacak ödemelere ilişkin istisna hükmü korunmaktadır. Ayrıca, BSMV istisnası kaldırılarak, varlık yönetim şirketlerinin kuruluşundan itibaren BSMV mükellefi olması sağlanmaktadır. 19 adet Varlık Yönetim Şirketi bulunmaktadır. 8 milyon TL’lik gider etkisi ve 20 milyon TL gelir etkisi olacağı tahmin edilmektedir.
Kanun teklifindeki (59) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Mükelleflerin özkaynakla finansmanının teşvikinde önemli müesseselerden birisi nakdi sermaye artışından kaynaklanan faiz indirimidir. Sermaye şirketleri, nakdi sermaye artışı üzerinden, indirimden yararlanılan yıl için TCMB tarafından en son açıklanan ticari krediler faiz oranı dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın Bakanlar Kurulunca]Cumhurbaşkanınca belirlenen orana isabet eden kısmı ilgili dönem kurum kazancından indirilebilmektedir. Hali hazırda oran %50 olup, şirketin halka açıklık oranına ve yatırım harcamalarında kullanılmasına göre bu oran % 125 ‘e kadar çıkabilmektedir. Bu düzenlemeyle, ülkemize yabancı sermaye/yurtdışından kaynak girişinin artırılması amacıyla nakdi sermaye artışlarının, yurtdışından getirilen nakitle karşılanan kısmı için indirim oranının %75 olarak uygulanması öngörülmektedir. Nakdi sermaye artışından kaynaklanan faiz indirimi uygulamasından 2019 ve 2020 yıllarında yararlanan mükelleflere ilişkin bilgiler aşağıdaki gibidir. Kaynaklanan Faiz İndirimi Yararlanılan ve sonraki yıla devreden indirim tutarları dikkate alındığında 2020 yılında indirim tutarında yaklaşık 10 milyar TL’lik bir artış olduğu görülmektedir. Mükelleflerin önceki yıllarda artırdıkları sermaye için de her yıl yeniden indirim hesapladıkları göz önüne alındığında 2020 yılında artırılan sermaye dolayısıyla 4 milyar TL’lik faiz indirimine hak kazanıldığı tahmin edilmektedir. Söz konusu nakdi sermaye artışının %40’lık kısmının yurt dışından getirilen nakitle karşılandığı varsayıldığında, yurt dışından getirilen sermaye için %50 yerine %75 oranı uygulanacak ve (yutt dışından getirilen 4 milyar TL x %40 z: 1,6 milyar TL’lik kısma %75 oranı uygulandığı için ilave 800 milyon TL’lik indirime hak kazanılacaktır. Vergisel etkisi ise 800 milyon TL x 200 milyon TL olacaktır.
Kanun teklifindeki (54) Maddesinde ;Yapılan bu düzenlemeyle Yapılan düzenlemeyle, yatırım teşvik belgesi bazında yatırım harcamasına yatırıma katkı oranının uygulanmasıyla belirlenen tutarın %1011uk kısmı, kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı takip eden ikinci ayın sonuna kadar talep edilmesi şartıyla, özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi hariç olmak üzere tahakkuk etmiş diğer vergi borçlarından terkin edilmek suretiyle kullanılabilecektir. Bu düzenleme, gerek mevcut gerekse yeni alınacak yatırım teşvik belgeleri kapsamında 1/1/2022 tarihinden itibaren yapılacak yatırım harcamalarına uygulanmak üzere yürürlüğe girecektir. Yatırımcılar tarafından yılda ortalama 30 milyar TL yeni yatırım harcaması yapılacağı ve oycalama 12 milyar TL’lik yatırıma katkı tutarına hak kazanılacağı varsayımı altında, hak kazanılan yatırıma katkı tutarının en fazla %10’luk kısmının (1,2 Milyar TL) mükelleflerce (ÖTV ve KDV hariç) diğer vergi borçlarından terkin edilebilecektir. Ancak, mükelleflerin yatırım döneminde diğer faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarına indirimli kurumlar vergisi uygulayarak hak kazanılan yatırıma katkı tutarının tamamını kullanmaları halinde (ÖTV ve KDV hariç) diğer vergi borçlarına terkin edilmek suretiyle kullanılamayacaktır. Yıllık bazda (mükelleflerin bu uygulamayı tercih etmelerine göre) yaklaşık 900 milyon TL tutarında bu madde kapsamında terkin edilebilecek verginin oluşacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca, mükellefin diğer vergi borçlarına mahsup ettiği tutar kadar yatırıma katkı tutarının kullanımından vazgeçmek zorunda kalacağı ve kullandığı yatırıma katkı tutarlarının artık endekslenerek artırılamayacağı da dikkate alındığında toplam maliyet etkisi daha da azalacaktır.
Yıl
Mükellef sayısı
İndirilecek Kazanç Tutarı
Gelecek Yıla Devreden Nakdi Sermaye Artışlarından
2019
3.105
2.174.294.181,43
11.901.470.534,21
2020
4.077
4.581.822.735,39
19.615.736.871,07
Benzer Yazılar